Blog

07.02.2021 3129  Ana İlk Orta Lise

Yarıyıl Tatili Oyun ve Etkinlik Önerileri

Çocuğun ilk ve en önemli sosyal çevresi ailesidir. Ailece yapılan etkinliklerin, çocukların sosyal ve duyuşsal alanda gelişimleri açısından çok büyük önem taşıdığı bilinmektedir. Oyunlar aile bağlarını ve aile içi iletişimi güçlendirirken aynı zamanda zihinleri dinlendirir, yeniler ve üretkenliği arttırır. Covid-19 salgınıyla birlikte çocuklarımızın evde geçirdiği süre arttı. Bu süreçte çocuklarımız, öğretmenleriyle ve sınıf arkadaşlarıyla ancak çevrim içi ortamlarda buluşabildiler. Bu durum, bir sosyal çevre olarak ailenin sorumluluklarını arttırdı. Arkadaşlarıyla gerçek ortamlarda yeterince sosyalleşemeyen çocukların evde diğer aile bireyleriyle oyun oynayarak bu ihtiyaçlarını karşılamaları, yüz yüze iletişimin devam edebilmesi bakımından daha da önemli hâle gelmiştir. Bu nedenle evlerde oynanabilecek ve aile içi iletişimi güçlendirebilecek nitelikte oyun önerilerini sizler için hazırladık. Hazırladığımız önerilerle, evde geçirilen her anın hem daha eğlenceli hem de daha faydalı olacağını umuyoruz. Şimdiden keyifle geçirebileceğiniz bir tatil dileriz.

Evde Keyifle Oynayabileceğiniz Oyun Önerilerimiz

Kavanoz Dolusu Bilgi, Kavanoz Dolusu Eğlence

Ailece bilgi yarışması düzenlemeye ne dersiniz? Bu yarışmada sadece bilgiyi ölçmeye yönelik sorular değil, aynı zamanda çeşitli beceriler gerektiren görevler de vardır. Öncelikle çocukların düzeyine göre, yanıtlayabileceği sorular küçük kâğıtlara yazılır. Sorular, ders içeriklerini kapsayabileceği gibi genel kültüre ve çocukların ilgi alanlarına yönelik de hazırlanabilir. Aynı zamanda yazılan soru sayısı kadar görev belirlenip aynı büyüklükteki kâğıtlara yazılır. Bu görevler; bir şiir okumak, bir atasözü ya da şarkı söylemek, yerinde dans etmek, üç kere zıplamak, diğer odadan bir malzeme getirmek, taklit yapmak, bir çiçeğe su dökmek olabilir. Hazırlanan tüm kâğıtlar aynı şekilde katlanarak kavanozun içine atılır. Kavanozdaki kâğıtlar karıştırılır. Oyuncuların sırası belirlendikten sonra ilk sıradaki oyuncu, kavanozdan bir kâğıt çeker. Çekilen kâğıttaki soru cevaplandıktan ya da görev yerine getirildikten sonra sıra diğer oyuncuya geçer. Her oyuncu değişimi öncesi, kavanoz iyice karıştırılıp teşvik edici sözlerle katılıma ilgi arttırılabilir.

Haydi, Ritme!

Ailece çember biçiminde oturulur. Ritmi verecek lider seçilir. Lider, oyunun ilk turunda sadece kendi bedenini kullanarak çeşitli ritim hareketleri yapar. Örneğin lider “Ellerimizi 5 kere birbirine vuruyoruz.” der ve hareketi gösterir. Diğer oyuncular; verilen komut sayısınca, ellerini istenen sayıda birbirine vurur (İki hızlı, üç yavaş vb. ritimle de eller vurulabilir.). Lider “Parmaklarımızı üç kere yavaş şıklatıyoruz.” der ve ikinci hareketi gösterir. Diğer oyuncular liderin verdiği ilk komutla birlikte (yani elleri birbirine ritimli vurmayla birlikte) ikinci verdiği komutu da yapar. Oyuncular, liderin verdiği komutları yaparken önceki komutları da sırayla yerine getirir. Lider, son oyuncu kalana kadar farklı ritim hareketleri vermeye devam eder. Şaşıran, unutan, sırasını karıştıran oyuncu yanmış sayılır ve oyunda en son kalan kişi, yeni lider seçilir. Oyunun sonraki turlarına tahta kaşık, plastik kap gibi malzemeler kullanılarak devam edilebilir.

Hazine Avı

Evde bulunan ve tehlike arz etmeyecek birden fazla nesne (küçük bir oyuncak, toka, top vb.) ailece belirlenir. Oyuna başlamadan önce bir “haritacı” seçilir. Haritacı tarafından ailece belirlenmiş nesneler evin farklı bölümlerine saklanır. Haritacı evin basit bir krokisini çizer ve sakladığı nesnelerin yerini kâğıt üzerine işaretleyerek bir hazine haritası oluşturur. Haritacının krokiyi oluşturması için ona 10 dakika süre verilir. Bu sırada diğer oyuncular başka bir odadadır. Haritacı, sakladığı nesneleri işaretlediği hazine haritasını diğer oyunculara verir. Oyuncular, krokiye göre işaretlenen yerlere gidip saklanan nesneleri ekip olarak arar. Saklanan nesnelerin yanına bir sonraki nesnenin yerini gösteren ipuçları yazılabilir. Hazineyi eksiksiz olarak bulan kişi ya da grup alkışlanır. Yeni bir haritacı seçilerek oyuna devam edilir.

İçinde Ne Var?

Oyunda amaç, kutunun içindeki nesneyi doğru tahmin etmektir. Bir kişi kutuyu alır ve istediği bir nesneyi kimseye göstermeden içine koyar, kapağını kapatır. Daha sonra kutuyu sallamaya başlar. Diğer oyuncular çıkan sesten hareketle kutunun içindeki nesneyi tahmin etmeye çalışır. Doğru tahminde bulunan kişi, kendi istediği bir nesneyi kutuya koyar. Diğer oyunculardan tahminde bulunmalarını ister. Oyun bu şekilde devam eder.

Ellerim Nerede?

Tüm aile bireyleri bir halka oluşturacak şekilde yere oturur, ortaya küçük bir oyuncak konur. Oyun yöneticisi belirlenir. Bu kişi “Ellerim kulağımda!” dediğinde herkes ellerini kulağına, “Ellerim dizimde!” dediğinde herkes ellerini dizine koyar. Oyunda temel kural, oyun yöneticisinin verdiği yönergeye göre şaşırmadan hareket etmektir. Oyun yöneticisi “Ellerim yerde!” dediğinde yerdeki oyuncağı alan ilk kişi, oyunu kazanır. “Ellerim yerde!” komutu verilmeden oyuncağı alan oyuncu olursa elenir. Kazanan oyuncu, sonraki turu yönetir.

Eski Minder

Bir kişi ebe seçilir ve seçilen kişi gözlerini kapatır. Diğer oyuncular, seçilen oyuncunun etrafında daire oluşturur. Ebenin etrafında dönerek tekerlemeyi söyler. (Eski minder yüzünü göster. Göstermezsen bir rol ver. Hakim mi, öğretmen mi? Tarla başında çiftçi mi? Söyle bize hangisi?) Tekerlemeden sonra ebe gözlerini açar ve bir rol seçer. Örneğin “çiftçi” der. Diğer oyuncular çiftçinin yaptığı işleri pandomim ile yapmaya çalışır. İşini en iyi canlandıran kişi seçilir ve ebe ile yer değiştirir. Bir sonraki şarkıda başka bir meslek söylenir. Oyuna bu şekilde devam edilir.

Anne Ve Babamızın Oynadığı Oyunları Oynayalım

Aile büyüklerinden çocukluk dönemlerinde sokakta ya da ev ortamında oynadıkları oyunlar öğrenilir ve oynanır. Öğrendiğiniz bu oyunları okula dönüşte arkadaşlarınızla paylaşmayı unutmayız. Bu etkinlikle yeni kuşakların, unutulmaya yüz tutmuş geleneksel ve yöresel çocuk oyunlarını tanımalarına fırsat sağlanmış aynı zamanda eğlenceli zaman geçirilmiş olur.

 

Evde Keyifle Yapabileceğiniz Etkinlik Önerilerimiz

Bulutları Gözlemleyelim Ve Nesnelere Benzetelim

Çocuklardan bulutlara bakarak gözlem yapmaları ve bulutları çevrelerinde bulunan ya da bildikleri nesnelere benzetmeleri istenir. Çocuklarımızı gözlem yapmaya, araştırmaya, incelemeye ve keşfetmeye yönelten bu etkinlik, onların ilgi ve ihtiyaçlarını ortaya koymalarına ve kavram gelişimlerine yardımcı olmaktadır.

Sabundan Kaçıyorlar

Bir kâseye su koyun ve suyun üzerine karabiber dökün. İşaret parmağınıza sıvı sabun damlatın ve kâsenin ortasına parmağınızı batırın. Karabiberlere ne oldu? Bu deneyle çocukların sabunun mikroplar ve beden temizliği üzerindeki etkilerini gözlemlemeleri sağlanır.

Pandomim

Evinizde çocuğunuzla karşı karşıya durarak yaptığınız hareketin aynısını yapmasını isteyin. Birbirinizin hareketlerini taklit ederek oyununuzu sürdürebilirsiniz. Bu etkinlik ile çocukların pandomim sanatını tanımaları amaçlanmıştır. Pandomimde mimikler ve beden hareketleri yoğun olarak kullanıldığı için bedeni zorlayan bir sanattır. Ayrıca sözsüz bir sanat dalı olan pandomim, dilden bağımsız olduğu için evrensel bir tiyatro dili olarak kabul edilir.

Bitki Yetiştirmek

Çocuğunuzla birlikte evdeki çiçeklerin bakımını yapabilir, yeni çiçek ekebilir, tohumdan bitki yetiştirebilirsiniz. Ayrıca bitkilerin bakımlarını üstlenmesini de sağlayabilirsiniz.

31.01.2021 3128  Ana İlk Orta Lise

Yarıyıl Tatil Önerileri

Teknoloji Fen Koleji ailesi olarak; bilgi, sanat, spor ve etkinliklerle dolu başarılı bir dönemi geride bırakarak yarıyıl tatiline girdik. Bu tatil; geçen bir dönemin değerlendirilmesi ve dönemin yorgunluğunun atılması için mükemmel bir fırsat. Okulumuzun Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi olarak bizler; öğrencilerimizin bu tatilde hem bedensel ve zihinsel olarak dinlenmelerini, hem de sizlerle keyifli ve verimli vakit geçirmelerini çok önemsiyoruz. Bu amaçla sizlere, çocuğunuzla birlikte kaliteli zaman geçirmeniz ve etkileşimi bol anlar biriktirmeniz için birkaç oyun ve etkinlik önerisi hazırladık.

Evde Ailece Oynanabilecek Sımsıcak Oyun Önerilerimiz

TAHMİN ET: Çocuğunuzdan gözlerini kapatmasını ve eline verdiğiniz nesnenin ne olduğunu dokunarak tahmin etmesini isteyebilirsiniz.

BU OLMASAYDI: Evde bulduğunuz bazı nesneleri (Kalem, bant, şişe kapağı, silgi) bir kutuya koyup “bu … olmasaydı ne olurdu?”, “Bu başka nerelerde kullanılabilir?” gibi sorular sorarak, çocuğunuzun hayal gücünün gelişimine katkı sağlayabilirsiniz.

EV İŞİ YAPALIM: Gün içerisinde yapılması gereken ev işlerini listeleyebilirsiniz. Elbiselerin katlanması, çekmecelerin düzenlenmesi gibi. İşlerin nasıl yapılacağını çocuğunuzla planladıktan sonra bir müzik eşliğinde işlerinizi yaparken keyifli vakit geçirebilirsiniz.

AİLE ALBÜMÜ: Aile fotoğrafının bulunduğu albümü çocuğunuzla beraber düzenleyebilir ve resimde bulunan aile bireyleri ve akrabalar hakkında konuşabilirsiniz.

TADINI ANLAMA: 6-7 bardağı değişik içeceklerle doldurup oyuncunun gözlerini bağlayıp sadece tadına ve kokusuna bakarak bardağın içindekinin ne olduğunu anlamasını ve fikir yürütmesini isteyebilirsiniz.

KÜÇÜK ŞEF: Çocuğunuzla beraber bir yemek tarifi kitabından beğendiğiniz kolay bir tarifi yapabilir, bu yemek hazırlama sürecini kameraya çekebilirsiniz.

GAZETE-DERGİ: Gazete ve dergileri okurken çocuğunuzla resimler hakkında konuşabilir, resimlerdeki insanlara konuşma balonları yazabilir hatta bir ev gazetesi ya da dergisi hazırlayabilirsiniz.

EVİN KROKİSİ: Bir kâğıt ya da karton üzerine kare ve dikdörtgen şekilleri çizerek evin kuşbakışı görünümünü oluşturabilirsiniz. Daha sonra çocuğunuzla birlikte bu odaları temsil eden şekillerin içine evdeki eşyaları yerleştirerek, evin krokisini çizebilirsiniz.

NE KOKUYOR: 6-7 çay tabağına nane, kekik… gibi şeyler koyarak oyuncunun gözlerini bağlayıp sadece kokusuna bakarak çay tabağının içindekinin ne olduğunu anlamasını ve fikir yürütmesini isteyebilirsiniz.

OKUMA ZAMANI: Bütün ailenin aynı anda katılabileceği bir okuma saati ayarlayabilirsiniz. Günün belli zamanlarını okuma saati olarak da ayırabilirsiniz. 

KUTUDA NE VAR: Kutuya koyacağınız bir nesneyi çocuğunuzun 10 soru sorarak ne olduğunu tahmin etmesini isteyebilirsiniz.

PİPETLE ÜFLEME: Pipete üfleyerek bir leblebi veya patlamış mısırı en uzağa taşıma yarışı yapabilirsiniz.

Tatilinize Renk Katacak Etkinlik Önerilerimiz

  • Her sabah uyandığında aynaya bakıp kocaman bir gülümseme ile kendine günaydın de.
  • Her gün varlığından memnun olduğun ne varsa düşün ve onlara teşekkür etmek için zaman ayır. (Sağlığın, yatağın, ailen, arkadaşların, oyuncakların, kıyafetlerin, zamanın…)
  • Günlük tut. Günün en güzel anı, günün hayal kırıklığı, günün sürprizi, günün şaşkınlığı gibi o gün yaşadığın duygulardan bahset.
  • Kendinle ilgili 3 beğendiğin, 3 değiştirmek istediğin kişisel özelliğini bir kâğıda yaz.
  • İçinde komedi olan kısa bir öykü yaz.
  • Bir şiir ezberlemeyi dene.
  • Aile üyelerinin yer aldığı bir karikatür çiz.
  • Bir sabah evdekileri şarkı söyleyerek uyandır
  • En sevdiğin şarkıyı açarak dans et.
  • Karaoke gecesi düzenle.
  • Bir dans figürü öğren, onun videosunu çek ve öğretmenine gönder.
  • Dünya haritasını aç, parmağınla rastgele bir ülke seç ve o ülkenin en ünlü müzisyenini tanı.
  • Mutfak aletleri ile orkestra kur.
  • Mutfakta zaman geçir. Ekmek, kurabiye ya da bir kek pişir.
  • Yoğurt mayala.
  • Buzdolabını tek başına temizlemeyi dene.
  • Ailenin ve senin her gün su içmeniz gerektiğini hatırlatan bir hatırlatıcı tasarla.
  • Şu an evde kim varsa yanına git ve onun en sevdiğin özelliğini ona söyle.
  • Ailendekilere küçük notlar bırakarak sürprizler yap.
  • Kısa da olsa açık havada yürü.
  • Sokak kedileri için bir paket mama alıp kedilere dağıt.
  • Odan için çiçek dik ve her gün ona güzel şeyler söyle.
  • Odana gir, artık işine yaramayan, fazlalık olan eşyalarını ayır. Onları nasıl değerlendirebileceğini düşün.
  • Eski bir çanta ya da kıyafetini nasıl daha havalı hale getirebileceğini planla.
  • Evdeki kıyafetlerinden sıra dışı kombinler oluştur.
  • Kendi takını tasarla.
  • Örgü örmek, dikiş dikmek, yama yapmak, düğme dikmek gibi becerilerden birini seç ve dene.
  • Atık yumak ya da kutulardan el kuklası yap, oynat.
  • Kurallarını senin koyduğun bir oyun tasarla.
  • Evde oynamak için tabu kartları hazırla.
  • Yüz boyaması yap.

 

 

 

 

27.01.2021 3127  Ana İlk Orta Lise

Kişilik Bilinci

1* Zamanın ne büyük bir değer olduğunu ona öğretmeliyiz.

Lütfen şunları bir düşünün. Günde 5 dakika yılda 30 saat, Günde 1 saat yılda 15 gün eder. Bir gecede 8 saat uyku yılda 4 ay uyumak demektir.


“Basit bir insan zamanı nasıl öldüreceğini,değerli bir insan nasıl kazanacağını düşünür.”
SCHOPENHAVER

“Zaman, istesek de istemesek de geçmesiyle sonuçlarından sorumlu olacağımız bir kaynaktır.”
“ Günün her saatini dün olduğundan daha iyi olabilmek için kullanmalısın.
Victor PAUCHET

“Zaman; sessiz bir testeredir.”
Immanuel KANT


2*Sürekli kendini geliştiren bir insan olmasını sağlamalıyız.
( Bilgilerimize güvenme yerine , kimseyi küçümsemeden herkesten almamız gereken birikimlerin bulunduğu bilincini) onlara çok iyi anlatmalıyız. Herkes neyi ne kadar bildiğinin şuurunda olmalıdır. Bizim toplumumuzda azıcık bir şey bilen, her şeyi bildiğini iddia eder ve her konuda yorum yapmaya, akıl yürütmeye kalkar.

“ Bildiğimizi zannetmemiz , öğrenmemizin en büyük düşmanı olmuştur.”
Mark TWAIN

“Anlamak istemeyene hiç bir şey öğretemem.”
KONFÜÇYUS

“Bireyi geliştirmeksizin daha iyi bir dünya kuramayız.”
Madame CURIE

“En iyisi gençlerde öğrenme hevesini ve sevgisini uyandırmaktır. Yoksa kitap yüklü eşek yaparız onları. Kırbaç zoruyla bilim dolu çanta taşıyorlar onlar. Oysa bilimi evimizde saklamak yetmez,evlenmek gerek onunla.”
MONTAIGNE

“Bir şey bildiğimi biliyorum; o da hiç bir şey bilmediğimdir.”
SOKRATES


3*Ona hedef ve gaye aşılamalıyız. Yoksa çalışmaz.

”Başarılı olanlar nereye gittiklerini bilenlerdir.”
Mark CAINE

“Amaçsız bir insan dümensiz bir gemiye benzer.”
Thomas CARLYLE

4* Onlara sadece sözlerimizle değil davranışlarımızla da örnek olmalıyız. Söylenen ve yapılan bir olmazsa güven kaybolur.

“Nasihat etmek kolay, örnek olmak zordur.”
La ROCHEFAUCAULD

”Verdiği öğütleri kendi de tutan en muhterem insandır.”
SHAEKSPEARE

“Çocuklar öğütlere kulaklarını kapatır,ama örneklere gözlerini açarlar.”
Peter BURWASH

“İyi bir örnek, insanları yola getirmek için en iyi metot değildir, tek çaredir.
Albert SCHWEITZER

“ Çocuklar tenkitlerden ziyade modellere muhtaçtırlar .”
JOUBERT

“İnsanları düzeltebilmemiz için önce kendimizi düzeltmemiz gerekir.”
HZ:ÖMER

“En iyi nasihat iyi örnek olmaktır.”
MALCOLM

5* Onlara şahsiyet kazandırmalısınız.

“Çocuklara yetişkin muamelesi yapınız, fakat onlardan yetişkin gibi davranmalarını beklemeyiniz.”
R.Rowel DAWEE

Şahsiyet kazandırmak için.
1-Onları kesinlikle başkalarının yanında aşağılamayınız.
2-Yanlarına girince selam veriniz.
3-Kendilerine bir şeyler ayırarak,”bu eşyalar ( veya bu vazife ) senindir, bunlardan sen
mesulsün” deyin. Yani onlara sorumluluk verin.
4-Büyüklere yapıldığı gibi, sık sık hatırını sorun.
5-Hastalanınca mutlaka arayın,hastalığı ile ilgilenin.
6-Dertlerini sorun,varsa çözüm ile ilgilenin. Çözümü mümkünse ertelemeyin. Çünkü,o an için onun en
büyük meselesi o dur.
7-Özel günlerinde,küçük bile olsa hediye alın.
8-Onları şımartmayın.
“Hayata, dayanıksız ve hercai insanlar vermek istemiyorsanız çocuğu şımartmayınız.
9-Onları dövmeyin.
“Hayata, sevgisiz ve güvensiz insanlar vermek istemiyorsanız çocuğu dövmeyiniz.”

6* Onlara okuma alışkanlığı kazandırmalıyız.

“Kurnaz insanlar okumayı küçümser,basit insanlar ona hayran olur,akıllı insanlar da ondan yararlanır.”
Francis BACON

“İnsanın hayvaniyeti yemekle,insaniyeti de okumakla olur.”
Namık KEMAL

“Okuma zevkini öğrenen,mesut insandır.”
Con HERSEL

“Okumasını bilirsen her insanın bir kitap olduğunu görürsün.”
W. E. CHANNING

“Her yer,her zaman ve her türlü ortam,okumaya müsaittir,okumak için hiç bir engel yoktur. Okumak için “zamanım yok”,”fırsat bulamıyorum”...diyen kimse, zamanı kullanmayı bilmeyen ve ömrünü boş şeylerle heder eden kimsedir.”
Ekrem SAĞIROĞLU

“Okumak için kendi kendimizden zaman çalmalıyız.”
Prof. Dr. İsmail L. ÇAKAN

“Okumayı öğrenmek sanatların en zorudur.”
GOETHE

“İyi bir lider,kitapsız yaşayamaz.”
Thomas JEFFERSON

7* Yerine alternatifini koymadan yasak getirmemeliyiz. Çünkü yapılmasını doğru bulmadığımız şeyleri kesin bir dille menetmek çözüm değildir. Niçin yapılmaması gerektiğini ona mantıki ve hissi delillerle izah etmeliyiz. Yoksa insanlar men edildikleri şeylere karşı daha fazla isteklidirler. İnsanları yanlışlarından vazgeçirmek için, onlara daha iyi bir alternatif sunmak lazım.

BİR HİKAYE
Fakir bir kız çocuğu, yere atılmış bir şekeri görür. Hemen onu alıp ağzına götürürken, oradan geçen birisi durumu görür, koşar. “At onu yere, pistir, hasta olacaksın!’ Derse de çocuk şekere daha fazla sarılır. Adam bir anda ne yapılması gerektiğini anlar. Hemen orada bulunan bir şekerci dükkanına dalar, bir çikolata alarak kıza uzatır ve “al bunu ye, at o şekeri yere” der. Çocuk hiç duraklamadan şekeri fırlatır ve çikolatayı alır; adama sevinç dolu gözlerle bakar.

8* Onlar için mükemmel bir çevre oluşturmalıyız. 
Topluluğun eritme gücü vardır. Topluluk (toplum, kitle) insana kendi rengini verir. İnsanlar iyi yada kötü alışkanlıkların çoğunu topluluk içinde kazanırlar. Öyleyse dostlarınızı; içinde yer alacağınız topluluğu seçmek, büyük ölçüde hayatınızı seçmek manasına gelir.

9*Onun iyi huy ve kabiliyetlerini geliştirmeliyiz.

Bunun için de;
1- Gördüğünüz en küçük kabiliyeti taktir ediniz. Ve bunu samimiyetle sevinçle ve yapınız.
2- Karşınızdaki kimsede ortaya çıkarmak istediğiniz meziyeti onda varmış gibi gösteriniz ve buna inandırınız. Yanıldığınızı göstermemek için bütün gayretiyle çalıştığını göreceksiniz.

“Namuslu ve dürüst sayılan bir insan, kendini namuslu ve dürüst göstermek için her şeyi yapar.”
THOMAS

10* Aradığı bilgiye nasıl ulaşabileceğini öğretmeliyiz.
Hangi bilgiyi veya neyi, nerede, nasıl elde edeceğini öğrenmeli. Bunu yaşantısında uygulayabilmeli.

11* Değerli insanların farkına varıp, onlardan istifade etmesini öğretmeliyiz.
Her işi ehline sormalı, ehil kişilere iş vermeli ve onların sözlerine değer vermelidir.

“Bir kör bir başka köre yol gösterirse ikisi de çukura yuvarlanır.”
Matthew HENRY

12* Ezbere bilgi sahibi olma yerine, kulağa ve göze gelen bilgiyi sorgulama yollarını öğretmeliyiz.

Sahip olduğunuz bilgiler kimlerin Çünkü; önemli olan bilgimizin miktarı değil kalitesidir. Kalite ürünün ihtiyaca uygunluk derecesidir. Hiç düşündünüz hangi ihtiyacını giderir? Ne kadar çok bildiğiniz değil, bildiklerinizin ne işe yaradığı önemlidir.
Bilgi çağının insanları bizim gibi bilgi öğrenen değil; bilginin nasıl üretildiğini, nasıl kullanabileceğini ve bilgiye nasıl ulaşabileceğini öğrenen kişiler olacaktır.

Bir şeyi dinlerken veya okurken en az şu üç soru zihinden geçmelidir:
1. Bu bilgi faydalı mı ? Özü nedir ?
2. Evet ise nerede , nasıl ?
3. Kullanılabilir veya uygulanılabilir bir bilgi mi ? En önemli bilgi; bilginin nasıl kullanılabileceğini bilmektir. Bilgiyi kullanma sanatını öğrenin. Beyninizi bilgiyi taşımak için değil, işlemek için kullanın.

13- Eleştirel bakış açısına sahip olmasını sağlamalıyız.

14- Onu Etkin düşünen insan kılmalıyız

Etkin düşünen insan, ne zaman ve nerede, hangi tür düşünmenin gerektiğini bilir ve onu yapabilme gayret ve gücünü kendinde hisseder.

Bu bahsedilen zihni kapasitelerin ve vasıfların hepsine birden sahip olmak çok zordur. Fakat bunların hepsi bir ekipte bulunabilir. O açıdan herkes kendi kabiliyetlerini diğerlerinin kabiliyetleriyle birleştirerek daha güçlü olmanın yollarını açacak, sosyal davranışları ve eğitimi kazanmalıdır. Yine herkes düşünmenin bir ekip işi olduğunu unutmamalıdır. Etkin düşünen bir adam analizde, sentezde ve birşeyin değerini anlamada ve belirlemede, tecrübe sahibi olan kimsedir. O, ne zaman, nasıl zihni kabiliyetlerini kullanacağını bilir. O, yeni fikirlere ve düşüncelere açıktır. İlgi sahası geniştir ve diğer kimselerin bazı düşünce kabiliyetlerinde ve özelleştirmiş bilgi kümelerinde, kendini aydınlatıp zenginleştireceklerini bilecek kadar da mütevazı ve alçak gönüllüdür. Bu yüzden etkin düşünebilen kişi doğruyu araştırmada, kendi zihnini diğerininkinin yanına koyarak birlikte çalışır.

Nasıl sağlanır? Kendini geliştirmenin temel esası insanın kendisini bilmesi ve tanımasıdır. İnsan kendi kapasitesinin farkında olmalıdır. Hangi vasıflarda 4, hangi vasıflarda 5 yıldızlıdır.

İnsan, düşünürken veya karar verirken, sahip olduğu kötü tutum ve alışkanlıkları da yazmalıdır. Örneğin, hatalı varsayımlar yapma, hemen sonuçlara geçme, aceleci olma, uygun şekilde dinlememe gibi özellikleri varsa bunun farkında olmalıdır. İnsan doğru ve etkin düşünmeyi ve karar vermeyi bu konuda iyi olan insanların yanında çalışarak öğrenebilir.

14- Sorumluluk bilinci kazandırmalıyız.

“Vazife duygusu en büyük terbiyeci güçtür.”
Albert SCHWEITZER

“ Yüklendiğimiz vazife ne kadar zahmetli olursa, ruhumuzu o nispette eğitir ve yüceltir.”
Andre GIDE

26.01.2021 3126  Ana İlk Orta Lise

Başarıya Giden Yol

Şansa güvenmeyin
Birçoğumuz için eğitim yıllarında başlayan "başarmak" arzusu, iş yaşamında da peşimizi bırakmaz. Gerek okul çağlarında, gerek iş yaşamında, gerekse hayatta başarılı olmak hepimizin öncelikli amacı.
Herkesin hayattan beklentisi farklı olabilir. Bulunduğu ortam, arkadaş çevresi veya kişiliği de... Önemli olan tüm bu farklılıklar içinde kendimize ait bir dünya kurabilmek ve bu dünyada başarılı olabilmektir.
Başarı da şansın payına güvenmemek gerek. Şans herkes için vardır. Ama başarmak isteyenler kendi şanslarını kendileri yaratır.
Dr. Haluk Alan, eğitimde başarmanın yollarını araştırırken, duyduklarını, gördüklerini, okuduklarını ve yaşadıklarını başkalarına da yol göstersin diye bir kitap hazırlamış. Yakında "Zirveye Doğru" ismiyle piyasaya çıkacak kitabın ilk bölümünde yer alan eğitimde başarı konusunu sizler için derledi.
Yeni dizimiz üniversite sınavlarına hazırlanan gençlerin ve okul çağında çocukları olan ailelerin kütüphanelerinde kesip saklayabilecekleri bir nitelik taşıyor.

Ayakları yere basan hedefler seçin..
Okul hayatında başarısız olmak dünyanızı karartmasın. Başarı, okul yıllarıyla sınırlı değil. Einstein ın bile başarısız okul deneyimleri olduğunu unutmayın. Ve tabi okul dışı başarılarını da...
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bu çalışma masa başında boşa geçirilen zaman değil, verimliliğin gerekleri üzerine kuruludur. Ne yazık ki, ülkemizde ve dünyada en yoğun eğitim öğretim programlarını bitirmiş kişilerin bile bu işin bilincine vakti geçince ulaşabilmiş olmaları bizleri böyle bir çalışma yapmaya sevk etti. Bu itibarla yerli yabancı çeşitli kitap, dergi, broşür, gazete, TV programı gibi eğitim araçlarından yararlanarak hazırlanan bu çalışma sınavlara hazırlanan öğrencilerin yanı sıra, okuduğunu, dinlediğini anlamak, bunu gerektiği yer ve zamanda kullanmak isteyen, kısacası başarılı olmak isteyen herkese yöneliktir. Genel anlamda bir öneriler paketi olan bu çalışmanın yaşanan hayata uyarlanabilmesi kişinin iradesini kullanabilirliği ölçüsünde mümkündür.

İradesini olumlu yönde kullanan, geleceğini düşünen, hayatında belli bir amacı olan ve bunun için kullanacağı araçları iyi tayin eden bir kişi bu programı harfiyen uygulayabilir. Netice itibariyle de bu hedefine ulaşmış olur.
Kimi zaman çeşitli gazete ve dergilerde günlük hayattan örneklerle, değişik alanlarda başarılı olmuş mutlu insanların "nasıl başardılar?" temasıyla işlenmiş hayat hikayeleri yer alır. Bir çoğumuz bunları okur ve derin bir iç geçiririz. Ben bu yolu denemek istemedim. Ancak o kişilerin yaptıkları iyi şeyleri "uygulanabilirliği" ölçüsünde aktarmaya çalıştım. Şüphesiz herkesin ortamı, zeka yapısı ve kendisi dışındaki çevresel faktörleri eş değildir.

Tesadüflere kanmayın
Şu bir gerçek ki, hiçbir başarının temelinde şans yatmaz. Başarıyı tesadüflerle arayanlar büyük bir yanılgı içine düşmüşler demektir. Başarı mücadeleyi, mücadele de özveriyi gerektirir. İnsanlar bir yerlere gelirken mutlaka arkalarına bakmalıdırlar. Baktıklarında da bir şeylere tanık olmalıdırlar. Hedefe ulaşırken arkalarında bıraktıkları izler onların iftihar nedenleri olmalıdır. Çoğu zaman insanlar hayatta karşılaştıkları birtakım zorluklar karşısında yeterince mücadele etmeden pes etmektedirler. Bu yapılabilecek en büyük hatadır. Şöyle bir çevrenize bakarsanız, hayatta başarılı olmuş, takdir görmüş kişilerin tamamının mücadele insanı olduklarını görürsünüz. Çözüm bekleyen sorunlar karşısında onları dev aynasında görüp pes edeyim demeyin. Sizinkinden daha büyük sorunlarla karşılaşmış ama inançla sorunun üstüne gidip çözüme ulaştırmış insanlar olduğunu unutmayın. Zorlukla mücadele etme zevkini tatmayan insanlar pişmemiş aşa benzerler. O nedenle sorunların ve zorlukların kıymetini bilin. Yoksa mücadele edemezsiniz. İşte bu yazı diziyle okurlarımıza bu bilinci vermeyi amaçladık. Zafere ulaşmayı ve bunu belli bir bilincin ışığı altında gerçekleştirmeyi hedefledik. Eğer buna varım diyorsanız, işte önerilerimiz:

Amaç belirleyin!
Evet, bu belki de başarının ve dolayısıyla önerilerimizin can damarıdır. Hayatta belli ve başarabileceğimiz bir amacınız olmalıdır. Ancak amaç belirlenirken kesinlikle abartılı olunmamalıdır. Yapılabilir, üstesinden gelinebilir bir amaç olmalıdır. Her zaman kendinizin üstündekileri değil, biraz da sizden geride olanları gözleyin. Konumunuzun o kadar da kötü olmadığına inanarak yaşantınıza yön verin. Siz sadece "kendiniz" olarak bir hedef belirleyin. Kişilerin hedeflerinden, amaçlarından kopya çekmeyin. Çünkü siz onlarla muhtemelen aynı şartlara sahip değilsinizdir. Bu durumda mutluluğa ulaşmanız için seçtiğiniz hedef mutsuzluk kaynağı olabilir. Kaş yapayım derken göz çıkartmayın. Bu bağlamak denilebilir ki, hedef belirlenirken en büyük zaman dilimi bu kısma ayrılmalı aceleci olunmamalı şartlar göz önüne alınarak akıllı ve mantıklı bir hedef seçilmelidir.
Sakin bir kafayla düşündüğünüzde neyi yapıp neyi yapamayacağınızı en iyi kendiniz bilirsiniz. Yeteneklerinizi düşünün, gerekirse bir rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmeti alın. Ama mutlaka abartılmamış ve ayakları yere basan bir hedef seçin.

Sosyal hayatın önemi
Yeri gelmişken bu yazı dizisini hazırlamaktaki amacımızdan da kısaca bahsetmek isterim. Yazı dizimiz, sadece lise veya yüksekokul sıralarında ders çalışmaya yönelik bazı öğütleri sunmakla sınırlı değildir. Söz konusu çerçevenin dışında sizleri sosyal hayata hazırlamak da var. Doğaldır ki okulda okuyan bir kişi elbette başarıları nispetinde bu hayatın merdivenlerini tırmanacaktır. Ne var ki uğraşılar bu noktada son bulmamakta her yeni adım biraz daha dikkat ve çalışmayı gerektirmektedir. Okulda başarısız olunduğunda hayat bitmiş demek değildir. Einstein ın başarısız okul deneyimi hep örnek olarak verilir. Ve tabi ki okul dışı başarıları da... Amaç hayatta başarılı olmaktır.
Zaman insanoğlunun elindeki en önemli ve değerli hazinedir. Bu değerli varlığı çok iyi kullanmamız gerekir. Üstelik telafisi de mümkün değildir. Boş geçen her bir zaman dilimi bilin ki geri getirilemeyecek büyük bir kayıp demektir. Zamanı verimli kullanabilmek, düzenli ve programlı bir yaşantıyla mümkündür. Zaten başarılı ve mutlu olmanın temelinde de bu yatmıyor mu?

Adet yerini bulsun diye
Hayatta hiçbir şeyi adet yerini bulsun kabilinden yapmayın. Düşünün bir kez, siz o her ne iş ise, ona zaten belli bir zaman ayırıyorsunuz. İsteseniz de istemeseniz de aklınızı o şey ile meşgul ediyorsunuz. Belki de icraat aşamasında yoruluyorsunuz. Tüm bu efor ortada herhangi bir amaç olmadığında boşa gidiyor demektir. Balı kaşık kaşık yemek varken niçin keçiboynuzuyla uğraşıyorsunuz? Madem aklınızı yoruyorsunuz, o iş için zaman ayırıyorsunuz öyleyse işe yarar bir şeyler üretin. Bu benimdir, deyin. "Bu benim eserim. Bunlar benim uğraşılarımın, mücadelemin ürünü." Bunun huzur ve gururunu yaşayın. Boş değil, dolu dolu geçen size huzur veren zamanlara imza atın. Bunu yapın ki geçen zamana hayıflanmayasınız. Bu o kadar da uzak değil, sizin elinizde. Yapacağınız tek şey, amacınızı belirlemek ve belli bir program çerçevesinde buna ulaşmaktır.

Kararsızlık mücadeleden kaçmak demektir
Hedef belirlerken bir ana amacınız, bir de ona ulaşmada kullanacağınız ara amaçlar olmalıdır. Ana amaçla anlatılmak istenen genel anlamda olup, ne ya da nelere sahip olmak istediğinize bağlıdır. Örneğin tıp fakültesini bitirip yaşamınızı doktor olarak kazanmak ana amacınız olabilir. Ana amacınız buysa ara amaçlarınız okulu başarıyla bitirmek, iyi bir hazırlık dönemi geçirmek, üniversite tercihleriniz arasında tıp fakültelerine öncelik vermek, fen ve biyoloji ağırlıklı öğrenim görmek ve bunlarda başarılı olmak gibi unsurlardır.
Hobi hedeflere gelince...

Kişi doktordur, fakat Alaattin Yavaşça gibi çok başarılı Türk Sanat Musikisi sanatçısı olabilir. Veya Prof. Dr. Deniz Gökçe gibi uzmanı olduğu ekonomi dışında tıpkı yine bir uzman gibi spor yazıları yazabilir. Tüm bunlar ne bir amaç ne de amaca ulaşmada gerekli ara amaçlardır. Bu ikisinden çok farklı ancak ana amaç gibi kişinin vitrinini süsleyen ulaşılmış arzular, yani hobi hedeflerdir.

Ara amaçların sürekliliği kısadır. Günlük, haftalık, aylık ve en fazla birkaç yıllık programa dahil edilebilirler. Öncelik sırası önemlidir. Ana amaca ulaşmada size en çok yardımı dokunacak ara amaçtan başlayıp aza doğru numaralandırırsanız herhangi bir karışıklığa sebebiyet vermemiş olursunuz.

Hedefle inanç arasında sıkı bir bağlantı söz konusudur. İnsan gerçekten inandığı hedefe ulaşır. Ayakları yere basan hedeften söz etmemizin bir nedeni de hedefle inanç arasında baki olan bu sıkı ilişkidir.

Olgunlaştıkça bilgi ve görgüsü arttıkça düşünce bütünlüğü ve gelecek planlarında da aynı yönde değişimler söz konusu olabilir. Bu değişimler kararsızlık ifadesi değildir. Karasızlık mücadeleden kaçmakla eşdeğerdir. Hedefiniz yoksa ortada bir belirsizlik vardır ve zaten bu durumda da herhangi bir şey için karar veremezsiniz. Oysa bizim sözünü ettiğimiz değişim, olgunlaşmanın bir neticesidir. Şimdi ana amacınızı büyükçe bir yazıyla çalışma odanıza asın, bilin ki bu yazıyı her gördüğünüzde beyninizde birtakım uyarılar oluşacak ve bu durum zamanla sizi çalışmaya sevk eden önemli bir unsur haline gelecektir. Ara amaçlarda, yani gündelik çalışmalarda da buna benzer bir uygulama yapabilirsiniz. Örneğin masanızın üstünde çalışmayı teşvik eden ve ileri paketlerde size sunacağımız bazı uyarıları küçük kartonlara yazıp koyun. Bu durum zaman zaman içine düşeceğiniz dalgınlıkları önleyecek, hedefinize ulaşırken dikkatinizi belli bir noktada toplamanıza yardımcı olacaktır.

Programlı çalışın verimli öğrenin
Anlamakta güçlük çektiğiniz konu ya da dersleri sabahın erken saatlerine kaydırın. Çalışmaya ne kadar zaman ayıracağınızı tespit edin. Bunu yaparken dersin önemi, anlaşılırlığı ve ağırlığını göz önünde bulundurun
Seyfi adında çok sevdiğim bir arkadaşım vardı, zekiydi ve başarılıydı. Ama aslında çok daha başarılı olabilecek zeka kapasitesine sahipti. Seyfi nin gözlemleyebildiğimiz bir hatası vardı. Program yapamamak...
Gerçekten Seyfi yi çoğu zaman defterlerinin kitaplarının başında bir kağıt kalemle düşünür görürdüm. "Ne o hayrola?" diye sorduğumda "Program yapmaya çalışıyorum" derdi. Onun bu çalışma planı çıkartması saatler alırdı.
Büyük bir ihtimal sizlerde bu kadar olmasa bile zaman zaman benzer bir şekilde düşünmüşsünüzdür. Kendinize "Acaba şimdi ne yapabilirim?" sorusunu sorduğunuz olmuştur. Bu soruyu sormak doğaldır ancak bu soruya takılı kalmak hatadır.

Kararsızlığa dikkat
Çünkü yaptığınız çalışma planı siz böyle bir soru sorduğunuzda bu soruya hemen cevap verecek kapasitede olmalıdır. Çevrenize göz attığınızda hemen fark edeceksiniz; başarılı insanlar belli bir plan ve program dahilinde çalışan disiplinli insanlardır. Bunun aksini düşünmek mümkün değildir.

Hiçbir durum karşısında kararsız kalmayın verilen en kötü karar bile kararsızlıktan daha iyidir. Bu gerçek, "Şimdi ne yapabilirim?" sorusunu sorduğunuzda sizleri aydınlatan bir ışık olmalıdır. Kararsızlık ve ne yapacağını bilememe insanları korkuya, endişeye ve başarısızlığa iter. Şüphesiz hayatımızın her anı güzellikler ve iyiliklerle dolu değildir. Mutlak sorunlarımız ve tabi ki sorumluluklarımız vardır.

Ancak hiçbir şey sonunda bize kazanım sunmayan endişelerle dolu dünyada yok olup gitmemize değmez. Mutlaka her zorluğun bir çıkışı her karanlığın bir aydınlığı vardır. Geleceğe yönelik tamamen muhtemel kötülük ve olumsuzlukları düşünmek, bugünümüzü kendi isteğimizle yok etmemiz akıllı bir davranış değildir.

Endişeye kapılmayın
Endişelenmenin yersizliğini kanıtlamak için en emin yol sizi korkutan endişeye sevk eden nedenleri ortaya koyup, bunlar üzerinde objektif değerlendirmeler  yapmaktır. Sonuçta endişe kaynağı olan birçok nedenin boş bir vesveseden ibaret olduğunu fark edersiniz.
Endişe içinde olmak insanın doğru düşünme ve sağlıklı karar verme yeteneğini köreltir. Endişeden kurtulmada inancın hissedilir bir yeri vardır.
Belli bir iradi güç gösterebilen kişi artık programını yapabilir. Çünkü hedefi bellidir. İkinci adım belli program çerçevesinde bu hedefe ulaşmak olmalıdır.
Birçok kişiye program yapmak büyük zaman kaybıymış gibi gelebilir. Program yapma bahanesiyle oyalanmanın dışında bu kesinlikle yanlış bir düşüncedir. Programsız çalışma verimsiz olur, verimsiz çalışmanın sonu da başarısızlıktır. Bu durum beraberinde mutsuzluğu ve organik psikolojik rahatsızlıkları getirir.
Planlanmış programlanmış hayatta dirlik ve düzen vardır, başarı vardır, mutluluk vardır. Etkili ve verimli öğrenmenin temelinde de bu yüzden planlı programlı çalışma yatar.
"Beş N" kuralı diye anılan,  neyi, nerede, ne zaman, nasıl, niçin yapacağını bilen bir insanın başarılı olması kadar doğal hiçbir şey yoktur. Bu da ancak gerçekçi bir programla mümkündür.

Program yapın
Program yapmak kimileri için gayet basit bir iş gibi görülebilir. Oysa ben program yapmanın bir sanat olduğuna inanırım. Gerçekten programı yapmak, yapılan programı uygulanabilir kılmak hiç de yabana atılacak beceri değildir. Nitekim bir program uygulanabilirliği ölçüsünde değerlidir.

Herhangi bir dersi çalışmak için oturduğunda sadece 15-20 dakikayla yetinen sonra sıkılıp çalışmayı terk eden birinin saatlerle ifade edilen bir programı uygulaması mümkün değildir. Aksine kendini motive etmiş, inançlı kendine güvenen amacına ulaşmak için attığı ufacık adımların kıymetini bilen gerçek bir mücadele adamı için böylesi bir program yaşanan gerçeğin ta kendisidir.

İşin aslına bakarsanız, programlı çalışma fazla bir efor gerektirmeyen çalışmadır. Plansız programsız saatlerce çalışmaya karşılık neyi, nasıl ve niçin çalışacağını bilen bir kişi öncekinin çok daha azına, daha verimli çalışmalar yapabilir. Planlı çalışma daha kısa zamanda daha verimli çalışmayı ifade eder. Bu başarının iki kelimelik açılımıdır.

Ders çalışma planı yaparken belli bazı özellikleri göz mönünde bulundurmalıyız. Birinci nokta, anlamakta güçlük çektiğiniz konu ya da dersleri daha iyi anlamaya yönelik saatler olarak bilinen sabahın erken saatlerine kaydırmak... İkinci öncelikli nokta; çalışmaya ne kadar zaman ayıracağınızdır. Bunda da yine dersin önemi anlaşılırlığı ve ağırlığı göz önünde bulundurulmalıdır. Üçüncü nokta; dersin nasıl çalışılacağıdır. Yazarak, özet çıkararak, okuyarak tekrar ederek, soru çözerek, anlamaya yönelik çalışma, göz gezdirme vs... Tekrar çalışma ve göz gezdirme diğerlerine göre daha az zaman isteyecektir. Ya da aynı zaman diliminde daha fazla yer çalışılmasına fırsat verecektir. Ancak yazarak, özet çıkararak ya da anlamaya yönelik çalışma yöntemleri uzun zaman gerektiren çalışma şekilleridir.

50 dakika ders 10 dakika mola
Şimdi de plan-program nedir ve nasıl yapılır onu öğrenelim...
Programlar günlük, haftalık, aylık, yıllık olarak düzenlenmelidir. (Ajandanız yoksa hemen şimdi bir ajanda alıp programınızı ajanda üzerinde yapınız.)

Öncelikle günlük programınızı yapın. Yapılacak programın daha sağlıklı ve uygulanabilir olması için kendinizi bir hafta kadar gözlemleyerek çalışmaya ayırabilecek boş ya da daha iyi değerlendirilebilecek yarı boş vaktinizi tespit edin. Günlük çalışma, genel programın ilk adımıdır. Günlük yapacağınız işleri, sabah kalkış saatinizden başlamak üzere kahvaltı, okula geliş-gidiş, akşam programı ve yatış olmak üzere bir gündeki aktivitelerinizin hemen hepsini not etmelisiniz.

Ayrıca günün hangi saatinde daha verimlisiniz. (Ki bu genelde sabah saatleridir) Bunu mutlaka belirleyin. Çünkü en zor dersler ve anlaşılması, çözülmesi zor problemler o saatlerde programlanırsa daha verimli ve başarılı olunur.

Günlük programda ölü saatlerin değerlendirilmesine, dinlenmeye ve genel anlamda kendinize de vakit ayırmış olmalısınız. Günlük programınızda neyi, ne zaman, nasıl yapacağınız açıkça ve net bir şekilde görülmelidir. Kendinizi gözlemlerken dikkat edeceğiniz nokta her zamanki gibi doğal olmanızdır. Doğru ve objektif bir plan için bu şarttır.

Öncelikleri belirleyin
Her programda olduğu gibi günlük programda da yapacağınız işlerden öncelik arz edenler olabilir. O vakit yaptığınız programı tekrar gözden geçirip öncelikle o işin üzerine giderek bitirmeniz gerekmektedir. Örneğin o gün matematik dersinde işlenen ikinci dereceden iki bilinmeyenli denklemler konusunu hemen okuyup pekiştirmek istiyorsunuz. Bu takdirde tarih, coğrafya, edebiyat gibi diğer derslere  öncelik vermeniz anlamsız olur. Bu önceliği kendi konumuza göre sizler belirleyeceksiniz. Sözkonusu sistem, sınav dönemlerinin öncesinde ve çalışma isteğinize göre değişiklikler gösterebilir.
Her şeyin ötesinde şunu kesinlikle aklınızdan çıkartmayın. Ders başında geçirdiğiniz süre değil, ders çalıştığınız zaman zarfında ondan elde ettiğiniz verim önemlidir. Amacınız verimli ders çalışma olmalıdır. On saat ders çalışıyor gözükmekle, bir saat hakkıyla ders çalışmak arasında dağlar kadar verimlilik farkı vardır. Bunlardan birincisi insanı bıkkınlığa, motivasyon eksikliğine ve sonuçta da dersten soğumaya ve başarısızlığa iterken, diğeri dersi cezbedici görünüme sokar. Bunlardan sonraki çalışmalar için teşvik unsuru olur.h

Ders çalışma programınızı hazırlarken "5 e 1 yöntemi" olarak adlandırılan sisteme uymanız, yapacağınız en akıllıca davranış olacaktır. Bu sistem kabaca 50 dakika ders, 10 dakika mola şeklinde ifade edilebilir. 50 dakikalık çalışmanın ilk 40 dakikalık bölümünü ders çalışmaya (Bu sistemle çalışmanın ilk günlerinde eğer 40 dakikalık sürede henüz yeni konsantre olmuş ve çalışma ortamından ayrılmak istemiyorsanız süreyi kendinize göre ayarlayabilirsiniz. Ancak zamanla sisteme uyarsanız (sistem size değil) daha iyi olur. On dakikalık kısmını da tekrara ayırmalısınız. Tekrarın belli bir uygulama şekli vardır. On dakikanın ilk beş dakikasında sessiz tekrar, ikinci beş dakikasındaysa kitabı kapatıp sesli tekrar yapılmalıdır.

Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, ders çalışma ve dinlemede derse adaptasyondan 35-40 dakika sonra konsantrasyon bozulmaları ve dikkat uçuşmaları başlamaktadır. Bu durum zaman içerisinde konsantrasyonu tamamen bozacak, dersi anlamak zorlaşacak ve sonuç itibarıyla de verimsiz bir ders çalışılmış (!) olacaktır.

5 e 1 kuralını kesinlikle yabana atmayın. Önemsememezlik gibi bir hataya düşmeyin. Çünkü önemi ve geçerliliği olan bir kuraldır. Başarı bu kuralın iyice uygulanmasında yatar. Tekrarlarınızı mutlaka yapın. Öğrenmede tekrar çok önemlidir. Zamanında derslerine çok iyi çalışıp yeterli tekrar yapamadıklarından daima performanslarının altında not alan arkadaşlarım olmuştur. Bunların durumuna düşmeniz istemem. Düzenli yapılan her tekrar insanın kendine olan güvenini de artırır. Kendine güvenen ben bu işi yaparım diyen ve yeterince de çalışmış bir kişinin başarılı olmasından daha doğal ne olabilir? 

Başarıya Giden Yol

Unutkanlığınızı tekrarla yenin

Yapılan araştırmalar öğrenmeyi müteakiben ilk gün içerisinde ayrıntılar başta olmak üzere öğrenilenlerin yaklaşık dörtte üçünün unutulmakta olduğunu göstermektedir. Sadece bu sonuç bile tekrarın ne kadar önemli olduğunu anlatmaya yetmektedir

Aklınıza "Unutkanlığın önüne nasıl geçebiliriz?" diye bir soru gelebilir. Sonraki bölümlerde ayrıntılı olarak anlatılacak ama çok kısa bir ifadeyle verilebilecek yanıt, düzenli tekrarlar olacaktır.

Henüz ders çalışmanız bitmeden kırk dakikalık çalışmanın ardından iki kez çok hızlı tekrarla (beş dakika sessiz, beş dakika sesli) başlanan bu sistemde ikinci önemli tekrar yaklaşık bir gün sonra yine kısa süreli tekrarla devam eder. Bu ikinci tekrar henüz unutmanın başlamamış olması nedeniyle kısa sürede, yaklaşık beş dakikada tamamlanır. Unutmanın önüne geçilmesindeki en önemli aşamalardan biri budur. Ne yazık ki ikinci tekrara gerektiği önem çoğu kez verilmemektedir.

Dolayısıyla öğrendiklerimizden bazı dikkat çekici noktalar aklımızda kalmakta, ayrıntıların yüzde 75 i unutulmaktadır. Oysa ikinci tekrar bunun önüne geçmekte, ana tema yanında konunun anlaşılmasına ve bellekte yer etmesine yardımcı olacak ayrıntıları da uzun süreli hafızaya yüklemektedir.

Bundan sonraki aşama haftalık programda yer alması gereken haftalık tekrardır. Sözü edilen sistemle çalışma yapılırsa sonraki tekrarlar pek o kadar fazla zaman almayacaktır.

Bir hafta sonraki tekrarda unutma olmadığı için en fazla 5-10 dakika sürer. Üstelik bir de özet çıkarmalı ders çalışma yapılmışsa bu tekrar daha kolay olur. En son ki tekrar, dördüncü tekrar olup, ders çalışıldıktan yaklaşık bir ay sonra yapılır.

Konunun adını yazın
Bu son tekrar da yine beş dakika sürmelidir. Aylık tekrar programınızda daha önceden belirtilmiş olmalıdır. Tahmin edebiliyorum aklınız karıştı. Ne zaman neyi tekrar edeceğinizi doğru bir şekilde nasıl yapacaksınız?

Aslında çok basit. Ders çalıştığınız günden bir hafta ve bir ay sonrasına tekabül eden günlere ajandanıza bir not düşerseniz bu işi kısa yoldan halletmiş olursunuz.

Sakın işlediğiniz ve tekrar etmeniz gereken konunun adını yazmayı unutmayın Bir ay sonraki tekrarla kazandığınız ve pekiştirdiğiniz bilgiler artık sizindir. İstediğiniz an çağırabilirsiniz.

Buraya kadar anlattıklarımızla 5 e 1 kuralının beşlik bölümünü bitirmiş olduk. Birlik bölüm on dakikalık zaman dilimine tekabül etmekte olup, çalışmanın mükafatı niteliğindeki olayı içermektedir. Ancak bu on dakikalık arayı değerlendirirken dikkat etmemiz gereken bazı noktalar olacak.

Bunlardan en önemlisi ve ilki, televizyonu bir dinlenme ya da değerlendirme aracı olarak görmemenizdir. Molada televizyon seyretmeye kalkarsanız genelde mola süresini aşarsınız. Dolayısıyla programda aksama olur.

Ayrıca mola sonrası çalışılması icabeden derse motivasyonda zorluk çekilebilir. Her ne kadar gözünüz derste olsa da aklınız az önce izlediğiniz filmde kalabilir. Tam motive olmadan yapılan çalışma verimsiz olur. Verimsiz çalışma ise faydasızdır. Mola süresi içinde yapılan hatalardan biri de o sürenin tamamen boşa geçirilmesidir. Bu kişiyi tembelliğe iter.
Öyleyse ne yapılmalıdır?

Ortamdan uzaklaşın
Öncelikle ders çalışma ortamından bir an için uzaklaşmalısınız. Örneğin bir başka odaya geçebilirsiniz. Stresten uzaklaşma metotlarına çalışabilirsiniz. (Bu konuda Türkçe baskılı çeşitli kitaplar var, bunlardan yararlanabilirsiniz.) Temiz havaya çıkabilirsiniz. (Balkon gibi)

Kültür fizik hareketleri yapabilirsiniz. Bir şiir ya da kısa bir deneme okuyabilirsiniz. Karikatür çizebilir ya da yarım kalmış resminize devam edebilirsiniz. Kısacası boş kalmamak koşuluyla kendinizi dinlendirmelisiniz. Hiç mi hobiniz yok, kendinizde bir şeyler keşfedebilirsiniz. Önemli olan bilgilerle doldurduğunuz belleğinize yeni bilgiler için yer açmak olmalıdır. Düzensiz olarak on kutuyu zor alan bir dolap, düzenli yerleştirildiği takdirde elli kutuyu da alabilir. İşte 5 e 1 in amacı da bu!

Bazı aşırı çalışan (çalışkan değil) tipler vardır. Bu on dakikalık süreyi yersiz bulurlar. Onlar için bu süre boşa geçirilen bir süredir. Bir bilseler bu düşüncelerinin yanlış olduğunu o zaman çalışan değil, çalışkan yazacağım. Verilen on dakikalık mola bir zaman kaybı olmadığı gibi bilakis disiplinize çalışmanın önemli bir kademesidir.

On dakikalık arayı vermezseniz ikinci etap çalışma sürecini yarı yarıya verimsiz geçirirsiniz. Muhtemelen ilk yirmi dakikadan sonra kendinizi derse vermeniz zorlaşacaktır. Sonuç itibarıyla yine verimsiz çalışma ile karşı karşıya kalacaksınız. Program hazırlamada dikkat edilecek bir başka önemli nokta, hazırlanan bir günlük programın ne kadarının uygulanabildiğidir. Program yapmak nispeten kolaydır. Ama yapılan programı uygulamak irade ister, sabır ister, belli bir mücadeleyi gerektirir.

Her şeyi not edin
Ama  işte bunun sonunda zoru başarmanın rahatlığı ve huzuru yok mu? Mücadeleden başarıyla çıkmanın engin hazzı yok mu? İnan bu mutluluğu ben birçok kez tattım. Deneyin ve tadın. Bu huzurdan, bu mutluluktan mahrum kalmayın. Uygulanabilirliği test etmek için başarıyla sonuçlandırdığınız her basamağı işaretleyin. Sonuçta o gün program notlarınızın her tarafı "+" larla kaplanmalıdır. İşte bunu gerçekleştirdiğinizde rahatsınız demektir.

Şimdi arta kalan zamanınız varsa (ki her geçen gün bu tür zamanlar oluşacaktır) Bunu tamamen kendinize ayırabilir ya da çalışma döneminde "hayır" dediğiniz dostlarınızla geçirebilirsiniz. Uyku saatiniz gelmiş olabilir. Öyleyse derin bir huzur içerisinde tatlı rüyalara doğru pupa yelken yol alabilirsiniz.

Programın uygulanabilir olması için tabi ki her şeyden önce uygulanabilecek yoğunlukta bir program hazırlanmalıdır. Hazırlanan fakat uygulanmayan programlar stres kaynağıdırlar. Kendinize yeni bir düşman kazanmak istemiyorsanız öncelikle bir hafta on gün kadar kendinizi gözleyerek her gün ne yaptığınızı yazın. Sabah kaçta kalkıyorsunuz? Kaçta okula gidiyorsunuz? Öğle tatilinde neler yapıyorsunuz? Geliş gidiş ne kadar sürüyor? Eve kaçta dönebiliyorsunuz? Bu arada değerlendirebilecek olduğunuz zamanlar var mı? Tatil günlerinde ne yapıyorsunuz? gibi hemen her şeyi yazın.

Hazırlanan programın başarıya ulaşması bir bakıma gerektiği yerde "hayır" diyebilmekten geçer. Sizce zamanlama uygun değilse , programınızı bozacaksa kim ne surette olursa olsun sizin çalışma isteğinize müdahale edememelidir. Siz o noktada isteklerinize değil, iradenize kulak vermelisiniz. Bir mücadele içinde olduğunuzu unutmadan gerektiği yerde özveride bulunmayı bilmelisiniz. Gerçekten yapılan programı uygulamak çoğu zaman büyük fedakarlıkları gerektirebilir. La Fontaine boş yere söylememiş: "Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez."

Günlük plan
Günlük programınızda neyi, nerede, ne zaman, nasıl, ne kadar çalışacağınızı açıkça belirtmelisiniz. Ancak yine de elinizde olmayan nedenlerle bazı aksaklıklar meydana gelebilir. Böyle bir durumda hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamalısınız. Cumartesi-pazar ya da bu türden tatil günleri potansiyel boş vakitlerdir. Örneğin her gün, yarım gününüz okulda geçiyorsa, cumartesi-pazar size toplam bir gün kazandıracaktır. Hafta içi yarım kalan programlar bu iki tatil gününde biraz erkenden kalkmakla tamamlanabilir. Böylece günlük programdaki aksamayı hafta içerisinde telafi etmiş olursunuz. Bazen çok kötü giden ve üst üste aksayan programlar tıpkı burada olduğu gibi, aylık, üç aylık, beş aylık programlarda telafi edilmelidir. Aylık ve diğer programları yaparken bunları da göz önünde bulundurmalısınız.

Hazırladığınız günlük programlarınızı ajandanıza aldığınız gibi ufak bir not kağıdına da notlayabilirsiniz. Daima yanınızda bulundurduğunuz bu nota bakarak programın gidişatını kontrol etmeniz mümkün olabilecektir.

Haftalık plan
Haftalık ve aylık planlar kişinin ileriyi görmesine olanak tanır. Geleceğin şimdiden organizasyonu o gün geldiğinde vakit kaybını en aza indirir. Ne yapacağını bilen bir insanın kendi iradesi dışında gelişen olaylar hariç böyle programlarla düzenli ve başarılı bir hayata ulaşması niçin mümkün olmasın? Zamandan tasarruf da böyle...

Franklin in söylediği "Bugün iki yarına bedeldir" sözü gerçek değerine ancak düzenli programlarla ulaşabilir. Planlı olmanın ruhu da budur. Geleceğe yönelik gerçekçi tahminlerde bulunup yapılacak işlerin belli bir düzen dahilinde gerçekleşmesine yardımcı olmak...

Haftalık program günlük plan yapmaya engel değildir. Hatta bunu gerekli kılar. Çünkü haftalık program günlük plana göre daha geneldir. Haftalık programda gelecek hafta matematik, fizik, biyoloji çalışacağım ayrıca tarihten dönem ödevi için araştırma yapacağım diyebilirsiniz. (Bu tür ödevler günlük programı aşan çalışmaları gerektirebilirler.)

Ancak programın günlük ayrıntısını, hangi konuya, nasıl ve hangi saatte çalışacağınızı ancak günlük planda gösterebilirsiniz. İlaveten bir hafta sonrasını ancak tahmin edebilirsiniz. Geleceğin kesin olarak tayini söz konusu edilemeyeceğine göre haftalık programların çok daha tahminlere dayalı olması doğaldır. Bu bakımdan günlük plan her halükarda gereklidir ve tüm ayrıntıları içermelidir.
Günlük programın anlatımında ifade edildiği üzere haftalık programda geçen hafta içinde çeşitli nedenlerle tamamlanamamış çalışmalarınız için yer almalısınız.

Aylık plan
Aslında haftalık programın bir şekli olarak görülebilir. Ancak ondan daha geneldir. Bir programdan çok yapılacakların genel anlamda kaba hatlarıyla tasarımını sağlar.

Ayrıca geriye dönüşüm yaparak programların ne kadarı gerçekleştirilebilmiş, aksama var mı, nerede? gibi kendinizi kontrol etmeye yarayan sorulara yanıtlar bulabilirsiniz.

Tekrarlar bölümünde anlatılan çalışılan konuların aylık tekrarı bu planda yer almalıdır. 

 

Çalışma ortamınızı kendiniz hazırlayın
Herkesin kendisine ait bir çalışma odası olmayabilir. Evin sessiz ve sakin köşeleri tercih edilmelidir. Ders çalışmanın teşviki açısından aile bireyleri de çalışana saygılı olmalıdır. Ancak istendiği takdirde her ortamda ders çalışılabileceği de unutulmamalıdır

Ders çalışma ortamınızı hazırlamak, başarının kapılarını aralayan bir yol. İşin aslı şu; bir kişi her ortamda ders çalışabilmelidir.

"Ortam müsait değildi" mazereti geçerli neden olamaz. Ders çalışma ortamınızı hazırlayın derken; kendinize ait çalışma ortamınızda sizleri rahatsız edecek, dikkatinizi dağıtacak birtakım faktörleri o ortamdan uzaklaştırmanızı amaçlamaktayız.

Masanızın üzerinde sadece o anki çalışmanız için gerekli kaynaklar, araç ve gereçler olmalıdır. Lüzumsuz olanlar, fazlalıklar konsantrasyonu bozar. Yarım kalan bir mektubun masamda bulunması ve tabi ki aklımın da onda kalması nedeniyle boşa geçen çalışma saatlerimi hala üzülerek hatırlarım...

Çalışma amacında olan bir kişi ortamın müsait olmadığı mazeretinin arkasına gizlenmez. Eğer bir kişi böyle bir mazeret ileri sürüyorsa, ders çalışmamaya yönelik içindeki kaçış arzusunu bu şekilde ifade ediyor demektir. Böyle bir şeye yeltenmeyin. Aksi takdirde telafisi mümkün olmayan zaman kaybıyla kalmaz, kendinize olan güveninizi de yitirirsiniz.

Herkes kendine ait ayrı bir çalışma odasına sahip olamayabilir. Sanıyorum büyük çoğunluk bu kategoriye girer. Bu durumda yapılacak iş çalışma ortamını düzenlemektir. Aynı odada daha sakin bir köşede bir çalışma masasıyla sorun halledilebilir. Ne var ki bu durum, aile bireylerinin ders çalışana karşı biraz daha saygılı olmalarını gerekli kılar. Çalışmanın teşviki bakımından televizyon, radyo açılmamalı, mümkün olduğu kadar sessiz olunmalıdır.

Kişiye göre değişiyor
Kişilerin ders çalışma performansları her zaman aynı düzeyde olmayabilir. Çalışma esnasında böyle bir duruma karşı karşıya olduğunuzu hissettiğinizde lütfen dersi terk edin. Belki biraz çelişki gibi ama böyle bir durumda yapılacak en iyi davranış budur. Dersi terk ettikten sonra geriye dönüp bir düşünün, niçin derse motive olamadınız? Aklınıza takılan neydi? Kendinizi bir sorgulayın. Bu sorulara verecek olduğunuz cevaba göre bundan sonraki çalışma düzeninizi belirleyeceksiniz.

Bu gibi durumlarda neden çoğunlukla yarı kalmış bir iştir. Yarım bırakılan işi yeni programa dahil ederek sonuçlandırmalısınız. Canınızı sıkan derse motive olmanızda size engel teşkil eden o her ne ise, bundan daha öncelikli konumda bulunan ders çalışma amacınıza set çekmemelidir. İşte irade burada karşımıza çıkıyor. Şimdi iradenizin gücünü gösterme vaktidir. Bunu kanıtlayın ve rahat bir kafa ile tekrar derse dönün. Gönlünüz müsterih olsun. Arada geçen zaman hafta sonu programına eklenecek ve herhangi bir kayba meydan vermeden program sonlandırılacaktır.

Yok eğer hala sorunun üstesinden gelemediyseniz, hala aklınız meşgul ise kendinizi zorlayıp dersten tiksinti yolunu seçmeyin. Bu masa, bu mekan, şu dersler bize çok lazım. Onlarsız yapabileceğinizi düşünebiliyor musunuz? Dilerseniz biraz dışarı çıkın, hava almak size iyi gelecektir. Rahatlamaya çalışın ve arada geçen zamana sakın üzülmeyin. Açık kapatacağınızdan emin olabilirsiniz. Öyle ya, nasıl olsa birazdan derse asılacak ve isteyerek başına oturduğunuz bu dersi kısa sürede daha verimli bir şekilde çalışarak bitireceksiniz.

İstek ve iradeyle
Aslına bakarsanız ders çalışmak için her ortam müsaittir. İnsan gerekirse taş üzerinde bile ders çalışabilir. Ve bunu verimli hale getirebilir. Bu tamamıyla istek ve irade meselesidir. Şehirlerarası otobüslerde muavinlik yaptığı halde ÖSS yi kazanıp fakültesini başarıyla bitirmiş bir arkadaşım vardı. Yine üç yıl ara verip sonra da akşam lisesine giderek lise diplomasını alan ve girdiği ÖSS de iktisat fakültesini kazanan kardeşim Rasim i unutmam mümkün değildir. Bütün samimiyetimle söylüyorum ki, Rasim ve diğerlerinin beyin kapasitesi bakımından sizlerden bir farkları yoktur. Onların ayrıcalığı, azimleri, inançlarını ve iradelerini kullanabilme becerileridir. Nitekim Batı da düzenli çalışma devrini başlatan adam olarak bilinen Descardes, insanlar arasında var olan gelişmişlik farklarının akıl ve izandan daha çok, planlı ve programlı çalışıp çalışmamalarından kaynaklandığını ileri sürmüştür.

Bendeniz de kıymetli pederimin marketinde sabahtan öğleye kadar ve akşam üstleri kendilerine yardımcı oluyordum. Arta kalan zaman diliminde de ÖSS ye hazırlanıyordum. Sonuç itibariyle Tıp Fakültesi ni kazandım ve başarıyla bitirdim. Fakültenin birinci, ikinci ve üçüncü sınıflarında maddi problemlerden dolayı geçirdiğim zor günlerin kafamda ve ruhumda estirdiği fırtınaların beni nasıl yıprattığını, ancak irademde en ufak bir tahribata fırsat tanımadan amacıma ulaştığımı ifade etmek isterim. Bu örnekler size de güç vermelidir.

 


İdeal çalışma ortamı için evin en sessiz bölgesini seçin

Her şeyiyle ideal bir çalışma ortamı için gerekli şartları kısaca sıralamak gerekirse:
*  Ayrıca  bir çalışma odasının olması tercih sebebidir. Çalışma odasında sadece ders çalışma amacıyla kullanılan bir masa bulunması, masa başına geldiğinizde sizi ders çalışmaya yöneltmesi, yani motivasyon bakımından önemlidir.
* Gündüzleri gün ışığından yararlanabilmelisiniz. Az ışıklı bir ortam sadece gözü yormakla kalmaz uyku getirir, konsantrasyonu bozar. Yine ayrıca ışık direkt olarak kitap ya da defterin üzerine gelirse yansıma neticesinde gözü gözleri yorar. Gözlerde yanma ve sulanma gibi birtakım rahatsızlık belirtilerin ortaya çıkar. Bu durumda ders çalışmanız veya dersten verim almanız mümkün değildir.
* Ders çalışma ortamının gün ışığına en yakın bir ışıkla florasan aydınlatılması esastır. Işığın çalışma materyaline gölge düşürmeden gelmesi, parlak olmaması, göze doğrudan gelmemesi gerekmektedir.
* Çalışma masasının üstünün derli-toplu olması, sizi oyalayacak, dikkatinizi dağıtacak hiçbir şeyin, fazladan ders kitaplarının bile bulunmaması gerekir.
* Çalışma odası olarak evin en sessiz bölgesi seçilmelidir.
* Çalıştığınız masanın sandalyesi masa ve sizinle uyumlu bir yükseklikte olmalıdır. Sandalye, ne çok sert, ne de insana rehavet verecek yumuşaklıkta olmalıdır.

Isıyı iyi ayarlayın
* Çalışma odasının ısısı da önemlidir. En ideal ısı düzeyi 21-22 derece civarıdır.
* Çalışma odası sık-sık havalandırılmalıdır. Oksijen seviyesi çalışmaya duyulan ilgi ile ilişkilidir.
* Çalışma odanız,aynı zamanda yatak odanız ise dikkat etmeniz gereken nokta ders çalışma aralarında, "şöyle bir uzanayım da biraz sonra kalkar kaldığım yerden devam ederim" gafletine düşmeyin. Yatak bir dinlenme aracıdır. Ders çalışmak için kullanılmaz. Her ne şekilde olursa olsun yatağa uzandığınızda belli bir süre sonra rehavet çöker ve sizde bir daha derse oturamazsınız. İşte bu günlerce aksatmadan devam ettirdiğiniz programınızın bir anda altüst olması demektir.
* Çalışma masasının başına geçince oradan yaklaşık bir saat ayrılmamanız gerektiğini bilin. Bu yüzden o periyotta çalışacağınız ders için gerekli hemen her şeyi elinizin altında bulundurmalısınız. Materyallerinizde ne bir eksiklik ne de fazlalık olmalıdır.
* Odanızın genişçe bir duvarında "ekstra köşesi" hazırlayabilirsiniz. Bunu 1.5X3 m. ebadında ince strofordan yapabilirsiniz. Ekstra köşenize önemli notlarınızı, sınavlarda en çok karşılaştığınız şa da en çok karıştırdığınız noktaları ezberlemeyi düşündüğünüz güzel sözleri günlük planınızın bir örneğini küçük kağıtlar halinde iğneleyebilirsiniz. Böylece odaya her giriş çıkışta bu notları görerek hem kendinizi kontrol edecek, hem de karıştırdığınız ders notlarının doğru bir şekilde aklınızda yer etmesini sağlayacaksınız.

Hayallerinizi bir süre erteleyin
Etkili öğrenmenin yolu çalışılan konuya konsantre olmaktan geçer. Zihnin dağılmasını önleyerek dikkatli bir şekilde derse motive olmak, bu süreçte hızla akan vakitlerin boşa gitmesine engel olur.

Çalışmayı sürekli kılamamanın iki ana sebebinden biri "çevresel faktörler", diğeri de insanın kendisinden kaynaklanan çeşitli nedenlerdir.

Çevresel faktörlerden çalışma ortamını anlatırken bir miktar söz etmiştik. İçsel faktörlere de ayrıca değineceğiz. İçsel faktörleri kendi arasında gruplamak sanıyorum daha iyi olacak, bunlardan biri özellikle lise çağlarında en sık şikayet sebebi olan "hayallere dalmak ve kendini derse verememek", diğeri "sınav stresine kapılmak", sonuncusu da "şiddetli heyecanlanmalardır." Lise çağlarında yaşın da verdiği heyecanla çok çeşitli hayaller kurulabilir. Ancak şu bilinmelidir ki, bazı hayaller özellikle ders çalışıp kendinizi hazırlamanız gereken bu dönemde teşvik edici bir rol üstlenmiyorlarsa zararlıdırlar. Bunu bir çelişki olarak yorumlamayın. Çünkü motivasyon için belli bir dozda heyecana gereksinim vardır. Bu yüzden hayalin sığınılan bölümüyle, size zarar verebilecek gerçek dışı dünya arasında iyi bir tercih yapmalısınız.

Hayal dünyası geniş insanların yapacakları en önemli iş ya bunu bir süre için ertelemek ya da masa başından kalkarak en son noktasına kadar hayalle yaşamak, doyuma ulaşmak, sonra da daha önce anlatıldığı gibi arada geçen zaman kaybını kafaya takmadan derse oturmaktır.

Sürekli çalışma verimsizlik yaratır
* Bir gün sabah, bir gün akşam, hafta sonları da geceleri çalışmak için yamalı bohça gibi programlardan mümkün olduğunca kaçının. Gerçi aşırı fark eden bir şey olmaz fakat derse motive olmakta güçlük çeken, çalışmaya oturamayan birinin temelde sıkıntı çektiği nokta bu olduğunda verimli çalışmaya ulaşmak bir problem halına gelebilir. Mümkünse aynı günlerde ve aynı saatlerde çalışmaya oturun. Bu veriminizi artıracaktır.
* Ders çalışma yöntemlerinde anlatılan 5 e 1 kuralına mutlaka uyunuz. 20-40 dakikalık anlama bölümü ne kadar önemliyse 10 ar dakikalık tekrar ve ara verme bölümleri de o denli önemlidir. Sürekli çalışma, düşünülenin aksine bıkkınlık vermesi ve dikkat uçuşmaları nedeniyle verimsiz sonuçlar doğurur. 

 

Kendinizi ödüllendirin
Çalışırken dikkatinizin dağılmasını istemiyorsanız, uymanız gereken bazı kurallar var. Öncelikle anlamadığınız konuları ertelemekten kaçının. Zor bir konuyu öğrendiyseniz, kendi kendinize ödül verin. Ödül, sizi teşvik edecektir.
Dünkü bölümümüzde çalışma sürekliliği ve dikkat konusuyla ilgili kısa bilgilere yer vermiştik. Bugün de dikkat konusunu işlemeye devam ediyoruz.
Dikkatinizi fikse etmek ya da dağılmasını önlemek istiyorsanız aşağıda anlatılanları uygulamalısınız:
*  Çalışma masasına neyi, nasıl, ne kadar, ne zaman çalışacağını bilerek oturan bir kişinin dikkati çok daha zor dağılır.
* Benim her zaman yaptığım ve maalesef söylediğimde de çoğu zaman eleştiri aldığım ancak dikkatin kalıcılığına yardımcı olan bir alışkanlığı vardır, önsöz okumak. Bu çoğu kişiye zaman kaybı ya da bir angarya gibi gelir. Oysa okuyacağınız kitap (ve bazen de yazarı) hakkında en özet bilgi burada vardır. Okuduğum önsözler ben de daima bir merak uyandırmış, kitabı daha severek ve isteyerek okumama yardımcı olmuştur.
* Belli bir zaman diliminde (örneğin 49 dakikalık sürede) yalnız bir dersi çalışınız. Yani aklınızı ve motivasyonunuzu bölecek bir çeşitliliğe girmemek yerinde olacaktır. Bu 40 dakikalık süreden sonraki çalışma saati başka bir derse ayrılabilir. Çoğu zaman bu daha doğru bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü insanı tekdüzelikten uzaklaştırır; dersi sıkıcı olmaktan kurtarır. Bu yapılamıyorsa (kendimde denediğim gibi) çalışma yönteminizi değiştirebilirsiniz. Bir önceki 40 dakika okuyarak çalıştıysanız, ikinci 40 dakikaya yazarak çalışabileceğiniz bir dersi koyabilirsiniz. Bu değişiklik dikkatin kalıcılığına yardımcı olacaktır.

Aşırıya kaçmayın
* Sık karşılaşılan hatalardan biri, "bu gün, şu derste şuraya geleceğim" gibi hedef belirlerken aşırıya kaçılmasıdır. Bu durum birkaç kez tekrarlandığında ve hedeflenen yere ulaşılamadığında maalesef olumsuz yönde etkilenimler ortaya çıkmaktadır. Hedef belirlemek aslında kitabın başında da söylediğimiz gibi verimli çalışmanın temel direklerinden biridir. Ancak makul olmalıdır. "Ayakları yere basan", gerçekçi hedefler seçilmelidir. Ve her ne pahasına olursa olsun anlamadan, öğrenmeden; sırf dersi bitirmek, konularda ilerlemek maksadıyla üstünkörü çalışmayın. Çalıştığınız bir konu için "anlamadım" demeyin; ancak anlamadan da geçmeyin.
* Üzerinde çalıştığınız konuda yorulduğunuzu veya sıkıldığınızı düşünüyorsanız dinlenmek amacıyla bir değişiklik yapabilirsiniz. Örneğin mola hakkınızı kullanabilirsiniz. Bu durumda, önceki konularda anlatılan "5 e 1" kuralı sanki ihlal edilmiş gibi görünmektedir. Bir bakıma doğru ancak "5 e 1" kuralının asıl amacı konsantrasyon alışkanlığı kazandırmak olduğundan, çok iyi motive olduğunuz bir zamanda sırf bu kurala uyacağım diye motivasyonu bozmak doğru değildir. Bunun aksi de geçerlidir. Kurala uymuş olmak için 40 dakikalık süreyi tamamen boş geçirmek de aynı derecede anlamsızdır. Amaç söz konusu bu kuralı en verimli şekilde uygulamaktır.
* Ders çalışma esnasında zaman zaman anlaşılması zor konu ya da derslerle karşılaşabilirsiniz. Bu durumda yapılan, onu olduğu gibi bırakmaktır. Oysa bu hatadır. Zor problemi bırakıp bir diğerine geçmek, ders öğrenme aşamasında değil; zaman kaybetmemek amacıyla sınavda yapılması gereken bir davranıştır. Ders çalışırken yapılırsa ve sıkça tekrarlanırsa, bazı konuların anlaşılmadan geçilmesi anlamına gelir ki, bu da ileri bölümlerin anlaşılmasını zorlaştıran ve derse motivasyonu engelleyen bir faktör olarak karşımıza çıkabilir. Yapılması gereken, anlaşılmayan konunun üzerine gitmek, notlar almak, konuyu öğrenebileceğimiz kişi ya da kişileri belirleyip, onlarla en kısa sürede çalışmak olmalıdır. Sorup, araştırıp, öğrenmek; öğrenmenin kalıcılığı bakımından önemlidir. Ayrıca çeşitli kaynaklardan örnek çözümleri incelemek ve konuyu parçalara ayırarak, çözüm yollarını araştırmak diğer çıkış yollarıdır.

Mücadeleden kaçmayın
* Genelde zor soru ya da anlaşılmaz konular sonraya ertelenir. Oysa erteleme topu taça atmak ya da mücadeleden kaçmaktır. Kendine güveni olmayan kişilerin başvurduğu bir yöntemdir. Onlar, sorunu ertelemenin; zamana bırakmanın iyi olacağını düşünürler. Bu belki güncel olaylar ve sizden kaynaklanmayan sorunların bazıların için geçerli olabilir. Ancak bir ders için yapılması uygun olamayan bir davranıştır. Ertelenmiş, ihmal edilmiş işler ufacık bir kar topu iken; zamanla büyüyerek çığ olup tepenize inebilir. Ertelenmiş işlerin motivasyonunuzu nasıl olumsuz yönde etkilediğini bir önceki bölümde belirtmiştik.
* Zor bir problemi ya da anlaşılması güç bir konuyu başarıyla geçtiğinizde kendinize bir ödül verin. Ödüllendirme iyi bir motivasyon ve teşvik aracıdır.
* Programınızı yaparken hep aynı günlerde, aynı saatleri planlarsanız, motivasyonda güçlük çekmezsiniz. Zaman içerisinde adeta bir şartlı refleks halini alacak bu davranış, belli bir süre sonra o saatlerde (eğer çalışmıyorsanız) bir eksiklik hissetmenize neden olacaktır. Beyninizin ayaklarınızı çalışma odasına ya da masaya doğru yönlendirdiğini görmek işten bile değildir.
* Ders çalışma planınızı kendinizce en verimli saatlere göre düzenlerseniz, dikkatinizi toplamada güçlük çekmezsiniz. Özellikle anlaşılması zor ve unutulması kolay dersler, bu saatlere planlamalıdır. Bu diziyi takip edip de yeni kazandığınız sistem üzerine program yapmaya kalktığınızda zaten bir hafta/on gün kadar kendinizi ve çevrenizi gözetleme safhasında bu saatleri keşfetmiş olacaksınız. Bu saatler, bazıları için sabahın çok erken saatleri; bazıları için sabah 07 sonrası; öğle saatleri ve hatta gecedir. Gece 02 de kalkıp, iki üç saat ders çalışıp, tekrar yatan birçok arkadaşım olmuştur. Üstelik bu arkadaşlarımı gündüz saatlerinde etüt salonlarında pek görmüşlüğüm yoktur. Bu da onların kendilerine göre geliştirdikleri bir sistemdir.

Bir not: Sabah saatlerinde, özellikle geceleyin rahat ve yeterli uyku alınmışsa çok daha verimli olduğu üzerine bir görüş vardır.
*  Yeni öğrendiğiniz ve bilgi sahibi olduğunuz konular üzerinde fikrinizi açıklamaktan, tartışmaya girmekten çekinmeyin. Bu, medeni cesaretiniz ve özgüveninizi artırmanın yanında, hem bilgilerin kalıcılığını; hem de gelecekte çalışacağınız yeni konulara motivasyonu sağlayacaktır. Herhangi bir toplulukta mahcup olmayı kimse istemez değil mi? İşin aslına bakarsanız, bu yaptığınız bir yerde beyin jimnastiğinin ta kendisidir. Üstelik bu işlev tekrarlarla alışkanlık haline getirildiği taktirde konuşma yeteneğiniz ve müzakere gücünüz artacaktır. Bugün üç/beş kişiye, yarın üç/beş bine hitap etmenin, tartışmalarda anlaşılır söz söyleyebilmenin rahatlığına kavuşursunuz.

Strese esir olmayın
* Kendinizi sınav stresine esir etmeyin. Yoğun stres altında olmak motivasyonun düşmanıdır.
-Bu sınavı geçebilir miyim?
-Geçemezsem ne olur?
-Ailem ve çevrem beni nasıl değerlendirir?
-O kadar çalıştım, ya karşılığını alamazsam?
-Henüz istediğim yere gelemedim. Ne kadar geri kalmışım. Ben bunu bitiremem...

Bu soruları daha da uzatmak mümkün. Ancak tümü gereksiz bir kaygının ve boş bir telaşın ürünleridir. Baştan beri anlattıklarımız ve anlatacak olduklarımız sizleri böyle bir kaygıdan uzak tutacaktır. Dizimizde anlatılan yöntemler çerçevesinde kendinize birtakım fırsatlar tanırsanız, böylesi kaygıları zihnen üretmek bile mümkün olmayacaktır. Nasıl mı?

İlk başta ifade etmeliyiz ki; siz artık ne yapacağını bilen, belli bir hedefi olan, dolu ve erdemli bir insansınız. Planlarınız var, programınızı yapmışsınız. Kendinizi, ruhen ve bedenen çalışmaya hazırlamışsınız. Kaygıya düşmenin hiçbir anlamı yok. Üstelik bu, sizi başarısızlığa itecektir, bunu da biliyorsunuz. Öyleyse lütfen kendinize zarar vermeyin. Şüphesiz zarar sadece kendinizle sınırlı kalmaz, çevrenizi de ektiler; kısır bir döngüye girerseniz içinden çıkmanız oldukça güçleşir.

Zaman yokluğu bahane olmamalı
Yapmanız gereken işleri gözünüzde büyütüp, yeterli zamanın yok diyerek hayıflanmanız doğru değildir. Günlük yapmanız gereken programda nasıl ki önemli işlere öncelik tanıyorsanız, ders programında da aynı gerçeği göz önünde bulundurmalısınız. Motivasyonunuzun devamlılığı için bu şarttır. Aksi taktirde başarılı olmak mümkün değildir.

Belli bir sistem dahiline çalışan kişinin hayatında kaygıya yer yoktur. Kaygı geleceğini düzenleyememiş, ne yapacağını bilmeyen, kendine güvenmeyen insanların sorunudur. Kendine güveni olmayan, daima karşılaştığı başarısızlıklar hatırlayıp, kazandığı başarıları dikkate almayan insanın başarılı olması; pozitif tutum içinde bulunması oldukça güçtür. Dolayısıyla gerek sınavlara hazırlanırken, gerekse hayatınızda genel anlamıyla mutlaka "pozitif tutum" içinde bulunun. Her zaman bardağın dolmamış kısmını görmeniz büyük haksızlık olur. Alttaki dolu kısmına hakkını vermeniz lazım. Böyle davranmanız, hatta kendinizi şartlandırmanız başarınıza yardımcı olacaktır.

Dikkati bir noktada toplamak için dikkat çekici konuları seçin

Özellikle yaşın etkilenimi ile ilgili olarak heyecanlanmalar okul çağlarında artar. Bu durum bir noktaya kadar normal kabul edilir. Heyecanlanmanın şiddeti önemlidir. Yüksek dozda ruhsal yapıda bozucu etki gösteren heyecanlanmalar sağlığı olumsuz yönde etkilemekte, zihinsel verimliliği düşürerek verimli çalışmaya engel teşkil etmektedir. Oysa bizler yine biliyoruz ki, yaratıcı birtakım çalışmalar heyecanlanmalardan doğmakta, insanda hiçbir heyecan uyandırmayan çalışmalar ise oldukça az hatırlanmaktadır.

Bu yüzden belli ölçüde heyecanlanmaların hayata olumlu yöndeki katkılarını görmezlikten gelemeyiz. Bu tür heyecanlanmaların oluşmasında kişinin yaptığı işlerden dolayı doyuma ulaşması ve takdir ediliyor olması etkili faktörler olarak gözükmektedir. Bir kişi kendisi için çok gerekli bir işi başarıyla tamamladıysa bundan dolayı kendisinde tatmin hissi oluştuysa ulaştığı bu durum verimli heyecanlanmaların oluşmasında önemli birer etken olacaktır. Denilebilir ki, doyuma ulaştırılan isteklerden doğan oldukça kuvvetli heyecanlar okuldaki çalışmalar için bir teşvik unsurudur. Şüphesiz bunun aksi de geçerlidir. Doyuma ulaştırılmamış isteklerden doğan tatminsizlikler başarılı olmanın önündeki önemli engellerden biridir.

Yarım kalmış işler de böyledir. Tamamlanmadıkları sürece rahatsızlık verici olabilirler. Elbette bu değerlendirmede kişilerin psikolojik yapıları da gözden uzak tutulmamalıdır. Bazı insanlar için bu anlattıklarımız önem taşımayabilir. Onlar birçok şeyi kaale almayıp sadece derslerine yönelebilirler.

Anahtar kelimeler
Madem ki dikkatin bir alışkanlık olduğunu söyledik, öyleyse bunu geliştirmek mümkündür. Ve bunun bir yolu yordamı olmalıdır. Özellikle ders çalışmaya başlamadan önce anahtar sözcükleri tarama aşamasında zaten sizler bu yolu kullanıyorsunuz. Bunun gibi çeşitli yayınlardan, makalelerden örnek çalışmalar yapabilirsiniz. Herhangi bir metnin önce ana temasını bulun, sonra o metinde en çok geçmesi olası bir kelimenin kaç kez tekrarlandığını çok kısa sürede (saniyeler) bulmaya çalışın. Bu tür çalışmalarda metnin tamamını okumak yerine göz gezdirme tekniği ile bulunması istenen kelimeler aranacağından kelime bulma süreleri saniyelerle kısıtlı tutulmalıdır. Özellikle anahtar kelimeleri çıkartılmış bilimsel makaleler sizlere bu konuda bir hayli yardımcı olabilirler.

Dikkatin geliştirilmesi ve bir noktada yoğunlaştırılması için önerilen yöntemlerden bir diğeri de belli bir süre kendinizi sadece bir şey üzerine yoğunlaştırmanız, fikse etmenizdir. Gözlerinizi kapatın başınızı iki elinizin arasına alın ve düşünmek istediğiniz şeyin dışında hiçbir şeyin belleğinizi meşgul etmesine fırsat vermeden dikkatinizi sadece o noktaya yoğunlaştırmaya çalışın. Buna her gün artan miktarlarda (3dk., 5dk., 7dk., 10dk. gibi) zaman ayırın. Göreceksiniz çok fazla uğraşmadan bir işin üstesinden geleceksiniz.

Başta yeni bir alışkanlık kazanmak amacıyla yaptığınız dikkati yoğunlaştırma testinin, sonraki günlerde, hayatınızın tüm aşamalarında nasıl büyük kolaylıklar sağladığını özellikle derse motive olmakta, dikkatin devamını sağlamakta ne kadar işe yaradığını göreceksiniz. Dikkati toplamada bunu alışkanlık haline getirmek için izlenecek yollar aslında dizimizin buraya ve bu satırdan da sonuna kadar her konunun içinde zaten vardır. Başta anlattığımız amaç, program yapma ve ortamın düzenlenmesi, hiçbiri bir diğerinden daha az önemsenecek konular değildir. Bu arada şunu da yazmadan geçemeyeceğim:

Çalışırken önünüze gelen her satır, sizde öyle bir merak ve heyecan uyandırmalıdır ki, bir dahaki satır ya da konu sizi kendisine çeksin, motivasyonunuzu bozmasın. Derse başlamadan evvel o konuyla ilgili bilgi edinmek ya da kendince sorunlar üretmek dikkatin kalıcılığını sağlayan unsurlardandır.


İrade, başarının temelidir
Kaygıdan uzaklaşıp, kendine güvenmenin bir önemli bağlantısı da "irade" ile olur. Kitabın başında da ifade edildiği üzere irade, başarının temelidir. Çevrenizi baktığınızda öyle pek üstün zeka ve bilgi düzeyinde olmayan fakat sarsılmaz bir irade sahibi, büyük işler becermiş, başarılı insanlar görebilirsiniz. Ne var ki bunun aksi varid değildir.
Merhum Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil hocanın "Gençlerle Başbaşa" isimli kitabından irade ile ilgili bir-iki alıntı yapmak istiyorum:

        "Daha iyi düşünürsek, iradeli olmak sadece maddi ve içtimai (toplumsal) manada bir muvaffakiyetin (başarının) değil, mesut olmanın bile temel şartıdır. İnsanların çoğu bindiği eşeği unutup da, kaybolduğunu sanarak pazarda eşeğini arayan Nasrettin Hoca ya benzer. Onlar da saadetin kendi içlerinde olduğunu unutarak; onu barlarda, kahvelerde ve eğlence yerlerinde ararlar. Sen bu gaflete düşme ve inan ki, muvaffakiyetin sırrı gibi, saadet kuşu da kendi içimizde ve içimizin en orjinal ve en insani bir kudret kaynağı olan irademizin altından kafesi içindedir. Saadet, define gibi bir tesadüf kazması darbesiyle bulunuveren bir nimet değildir. O ne şanstır, ne mirastır, ne piyangodur, ne mel ne servettir. Saadet, cehd ile ve irademizin kuvvetiyle zapt edebileceğimiz bir kaledir.
        İradenin üstün kuvvetine, bunun cehtle ve iyi bir terbiye yardımı ile elde edilebilmesinin mümkün olduğuna mı inanıyoruz? Bu takdirde hayatımızın planı şu olur: Her gün biraz daha gayret... Yavaş da olsa daima iyiliğe ve kemale doğru emin bir ilerleyiş, iradenin insan için yüksek değerine kulak asmıyor ve bunun elde edilemeyeceğine mi inanıyoruz? Bu takdirde de tutacağımız yol, ya kör talihe küserek uyuşukluğa ve miskinliğe düşmektir. yahut da hava ve hevese uyarak kendimizi hoppalık ve züppeliğin pençesine kaptırmaktır. Fakat bilelim ki, her iki takdirde varacağımız nokta aynıdır: Sefalet ve pişmanlık." 

 

Dersi derste öğrenmeli...
Dinlemenin öğrenmede tartışılmaz bir rolü var. Verimli dinleme başarıya giden yolda atacağınız adımlardan biri. Konuyu derste öğrenmek için derse, hem ruhsal hem de bilimsel olarak hazırlıklı gelmek gerekir.
Bu iki mükemmel teşhisten sonra diyebiliriz ki, kendine güven sağlama sürecinde zamanla mükemmele ulaştırabileceğimiz irade gücü ve böylece kazanacağımız kararlılık temel taşları oluştururlar. Gerçi kararlılığı daha önce kısaca anlatmıştık.

İfade edildiği gibi kararlılık doğrudan kendimizle ilgilidir. Geleceğini düşünen birinden bazı kararlar verme aşamasında gevşeklik göstermesi beklenemez. Programınız nedeniyle arkadaşlarınızdan gelen tekliflere nasıl, "hayır" diyebilme cesaretini gösteriyorsanız, bu kararlılığı kendi nefsiniz nezdinde de gösterebilmelisiniz.

"Biraz daha eğlensem ne olur canım?" derseniz iradenize çok büyük bir darbe indirmiş olursunuz. Bu hal, kararlılık zincirinin işte bu noktada kırıldığını gösterir. Anlayamazsanız ardı bir çorap söküğü gibi geliverir. Kendine güvenin örselenmesinde sanıyorum en çok karşılaşılan sorun budur. Fırsat vermeyin lütfen!

Yaptığınız programın başarıya ulaşmasına kendi isteğinizle engel olmayın. Kurduğunuz sarayı kendi elinizle yıkmayın. Biliyorum, bu anlatılanları gerçekleştirmek çok kolay değildir. Zamanında ben de bunun mücadelesini verdim. Birçok kişi eğlenirken, sizin o tatlı bahar günlerinde dört duvar arasında yoğun bir programla cebelleşmeniz pek cazip bir şey değildir. Ancak Henry Clause in dediği gibi, "Öğrenmek (böylesine) pahalıdır, ama cehalet çok daha pahalıdır."

Bu yüzden siz başkalarının istediği gibi değil, olmanız gerektiği gibi davranın ve öyle yaşayın. Hayatın inanmak ve mücadele etmekten ibaret olduğunu unutmadan...

Yeri gelmişken motivasyonla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Aslında dikkat ve motivasyon iç içedirler. Birini diğerinden ayrı görmek yanlış olur. Derse ya da çalışmaya motive olmak, dikkatli olmak da motivasyonu beraberinde getirir.

Çalışma azmi
Buraya kadar anlatılanlar ders çalışmayla ilgili çalışma öncesi göz önünde bulundurulması zorunlu verimli çalışmanın temel öğeleriydi. Bundan sonraki konularda, çalışma yöntemleri verimli dinleme, not tutma, özet çıkarma, pratik çalışma, zamanı değerlendirme, sınav öncesi-sınav-sınav sonrası yapacaklarınız üzerinde duracağız.

Planlamanızın yeterli ve doğru çalışma azminizin fevkalade olduğuna inandıktan sonra zaten soracağınız soru şudur: "İyi de ben nasıl ders çalışacağım? Beni başarıya götürecek yöntem hangisi olabilir?"

İşte bundan sonraki sayfalarımızda bu ve benzeri sorularınıza cevaplar bulacaksınız. Bu ana başlık altında örneğin pazartesi günü sabah kalkıp okuluna giden herhangi bir öğrenciyi ele alacağız.

Doğaldır ki bu arkadaşımız sabah belli saatte kalkacak, kahvaltı edecek, üstünü başını toplayacak, akşamdan hazırlamadıysa çantasını hazırlayacak ve belli bir saatte okulda olacaktır.

Rutinde işleyen bu süreç ilk bakışta sanki olağanmış gibi değerlendirilebilir. Oysa yüzde yüz başarıyı hedefleyen bir öğrenci için yeni hafta pazartesi sabahı değil, pazar gününden başlar.

Okula, okul öncesi birkaç dakikada hazırlanmak stres ve yanlışları da beraberinde getirir. Oysa dün onca zaman vardı ve değerlendirilebilirdi. Bu yüzden genel anlamda sosyal hayatta da alışkanlık haline getireceğiniz "işi zamanında ve sıkıştırmadan yapma" prensibini burada da kullanmalıyız.

Böylece o sabah rahat bir kahvaltı yapma, paniklemeden üstünüzü başınızı toplama ve hiç acele etmeden stressiz bir ruh hali ile okulun yolunu tutma fırsatını elde etmiş olacaksınız.

Derse girdiğinizde doğal olarak yapacağınız ilk iş dinlemek olacaktır. Öyleyse öncelikle size faydalı olacak dinleme nasıl olmalıdır, onu inceleyelim. Hangi yöntemle en fazla hatırlama oranını elde edebilirsiniz, bunları görelim.

Konu girişinde her ne kadar ders kelimesi geçiyorsa da aslında şöyle bir düşünürsek dinlemenin günlük aktivitelerimiz içinde hissedilir bir ağırlığı olduğunu fark ederiz. Şüphesiz bu yüzden "verimli dinleme" sosyal hayatta da çok sık başvuracağımız önemli bir aktivite olacaktır. Öyleyse iyi bilinmesi ve uygulanmasında yüksek fayda vardır.

Öncelikle şunu ifade edelim ki, dinlemekle duymak aynı şeyler değildir. Duymak, sadece kulağın organik bir fonksiyonu olabilecekken, dinlemek birçok fonksiyonlar içeren komple bir aktivitedir. Dinlerken duyarız, duyduklarımızı beynimizde şekillendirir ve hafızaya belli ölçülerde yerleştirir koruma altına alırız. Tabi ki bu hal belirli gerekleri yerine getirmekle mümkündür.


Okula gitmeden önce hazırlıklarınızı bir gün önceden tamamlayın
Okula gitmeden önce yapmanızda fayda gördüğümüz birkaç noktayı kısaca hatırlatmak gerekirse:

* Mutlaka kahvaltı edin. Okula aç karnına gitmemeniz, beyninizin daha rahat muhakeme etmesine ve çalışmasına yardımcı olacaktır. Ancak okulda bir şey yemeyeyim diye tıka basa doymak da ilk derslerde rahatsız olmanıza, hatta sınıfta biraz arkalarda oturuyorsanız, ortam da müsaitse uyuklamanıza neden olacaktır. Bunları dikkate alın ki, dikkatiniz bozulmasın.

* Sabah okula gidiyorsanız, okul için o gün gerekli her şeyinizi mutlaka akşamdan hazırlayın. Bu sayede sabah daha rahat hareket edebilirsiniz. Aceleyle yapılan işlerde hata payı yüksektir. Okul hazırlığınızı önceden yaparsanız hem birtakım okul gereçlerinizi unutmaz, hem de daha rahat kahvaltı eder ve diğer ihtiyaçlarınızı kolaylıkla karşılayabilirsiniz. Unutmayın, rahat başlayan gün, rahat geçer.

* Sabah mümkünse kısa bir mesafe de olsa yürüyün. Okulunuz çok uzaksa hemen evinizin önündeki durağı değil de, bir sonrakini kullanın. Bu kısa yürüyüş sizi yormadığı gibi, sabah mahmurluğunu üzerinizden atmanıza yarayacaktır. Tabi mevsimi ve hava şartlarını da göz önünde bulundurmanızda yarar var.

* Okula giderken öncelikle o gün için yaptığınız planınızı gözden geçirin. Ayrıca sistemimiz doğrultusunda akşamdan bugün için hazırlandığınız derslerden aklınızda kalanları şöyle bir hatırlamaya çalışın.

Bunu zorunluluk olarak görmeyin. "Yolda giderken de mi ders" diye yakınırsanız, bu zevk değil, eziyet kaynağı olabilir. Bu yüzden zamanla kazanacağınız bu alışkanlığı bir zevk ve hobi haline getirmeye çalışın.

* Okula ne erken ne de geç gidin. Erken gitmek kışın ya da kötü hava koşullarında sorun olabilir. Bunun da ötesinde yapılan, zaman kaybıdır. Hele bir de sistemimizin "zaman değerlendirme" yöntemlerinden faydalanamıyorsanız , bu kayıp daha fazla olabilir. Geç gitmek hem okul idaresine karşı sorunlar doğurabilir. Hem de sizi aceleye sokacağından sabahınızın iyi başlamamasına neden olabilir. Okula geliş gidişlerde elbette (özellikle ilk öğretimde) anne ve babalara büyük sorumluluklar düştüğü bir gerçektir.

Buraya kadarki bölümlerde sizi okula kadar getirmiş olduk. Şimdi de sırasıyla derslerde yapacaklarınızı, sonraki bölümlerde de ders sonrası yapacaklarınızı okuyacaksınız.

Dr. Haluk ALAN

24.01.2021 3124  Ana İlk Orta Lise

Şimdi Tatil Zamanı

Değerli Velilerimiz, Sevgili Öğrencilerimiz,

Bu yıl; içinde bulunduğumuz salgın süreci nedeniyle okulumuza, sınıflarımıza, sıralarımıza çokça özlem duyduk. Fiziksel olarak çok uzak kaldık, ama ekran önünde de olsa bir araya gelebildik, birlik olmayı başarabildik. Kocaman, güçlü bir aile olarak birbirimize dokunamasak da uzandık, şarkılarımızı birlikte söyleyemesek de dinledik, istediğimiz yerde olamasak da hayal ettik, yan yana gelemedik belki ama yüzümüz ve kalplerimiz hep birbirine dönüktü. Çok çalıştık, çok çabaladık, çok yorulduk ama zorlu bir yarıyıl dönemini başarıyla geride bıraktık.

Şimdi tatil zamanı.

  • Tatilimizin tadını çıkartalım. Hem fiziksel, hem de zihinsel olarak bolca dinlenelim. Kendimize ve sevdiklerimize vakit ayıralım.
  • Tatilimiz bu sene, geçtiğimiz senelerde olduğundan biraz daha uzun. Bu süre içerisinde öğrendiklerimizi tekrar etmediğimizde, bilgilerimizin zamanla silineceğini unutmayalım. Bunu önleyebilmek için öğretmenlerimizin verdiği ödevleri tamamlayalım ve bize hazırlanan çalışma programına uyalım.
  • Tatil süreci içerisinde programlı çalışmaya, günlük çalışma planı yapmaya gayret edelim. Bir çalışma planımızın olması vaktimizi daha verimli kullanmamız için bize yardımcı olacaktır.
  • Kitap okumalarımızı ihmal etmeyelim. Kitap okumanın düşünme becerilerimizi ve hayal dünyamızı geliştireceğini; bilmenin ve öğrenmenin sınırlarını, ancak okumakla aşabileceğimizi unutmayalım. Ailece “okuma saatleri” yapalım.
  • Bu sene online derslerimizin ve evde olmamızın etkisiyle teknoloji kullanımımız da arttı, ekran karşısında olmak vücudumuzu, beynimizi, gözlerimizi yordu. Tatil içerisinde ekran kullanımımızı sınırlandıralım, oyun oynama süremizin gün içerisinde bir saati geçmemesine özen gösterelim. Böylelikle bedenimizin dinlenmesine fırsat verelim.
  • Uykunun fiziksel ve zihinsel gelişimimiz için oldukça önemli olduğunu unutmayalım. Geceleri yatma ve sabahları uyanma saatimizi mümkün olduğu kadar sabit tutmaya özen gösterelim. Aksi halde ikinci dönem başladığında derslere adapte olma konusunda güçlük yaşayabiliriz.
  • Hareket etmeye özen gösterelim. Günlük belli süreli bir hareket rutini metabolizma hızımızı arttıracak, bizi zinde tutacak ve daha enerjik olmamızı sağlayacaktır. Bunun için sokağa çıkmanın serbest olduğu zamanları değerlendirebiliriz. Gün içerisinde yapacağımız yarım saatlik bir yürüyüş ile birlikte aldığımız temiz hava, dikkatimizi aktive edecek ve ödevlerimize odaklanmamızı kolaylaştıracaktır. Dışarı çıktığımız zaman dilimlerinde maske-mesafe-hijyen kuralına uymayı ihmal etmeyelim.
  • Hareket süremizin azaldığı bu günlerde beslenmemize de dikkat edelim. Aşırı yağlı, tuzlu ve şekerli yiyeceklerden, “sağlıksız” beslenmeden uzak durmaya özen gösterelim. Bunları sıkça tüketmenin sağlıksız bir kilo alımına ve hastalıklara sebep olabileceğini unutmayalım.
  • Hafta içlerini kendimize ve okul sorumluluklarımıza, şu an sokağa çıkma yasakları nedeniyle herkesin evde olduğu hafta sonlarını ise sevdiklerimize ayıralım. Birlikte mutfağa girerek farklı tatları deneyimlemenin, bir filmle birlikte farklı serüvenlere çıkmanın, hep birlikte oynayabileceğimiz bir oyunla birlikte eğlenmenin, geçmişte bir yolculuğa çıkarak anılarımıza uğramanın ve bunu gece sohbetlerimizde birbirimizle paylaşmanın tadına varalım.

20.01.2021 3123  Ana İlk Orta Lise

Öğrenme Stilleri

İnsanlar genellikle 3 yoldan bilgi edinirler.

  1. GÖRSEL : Görerek ve okuyarak öğrenmeyi tercih ederler. Kendi kendine okuyarak öğrenirler. Renkli şeyleri, grafik ve haritaları tercih ederler.
  2. İŞİTSEL : İşiterek, dinleyerek ve tartışarak öğrenmeyi tercih ederler.
  3. KİNESTETİK : Bazılarının aklında hareket enerjisi daha iyi kalır. Bunlar öğrenecekleri şeylerle fiziksel temas kurarak, yaparak öğrenirler. Kinestetik gezme, pantomim, vs.yi kapsar.

 

  • GÖRSEL ÖĞRENCİLER (GÖRDÜĞÜNE İNANANLAR)

 

Doğal olduğu yerler

İyi giyinir, ayrıntıları ve renkleri hatırlar, okumayı, yazmayı sever, insanların yüzünü hatırlar ama isimlerini unutur. Yazılarda görülen isimleri hatırlar, zihinsel (görsel) imgeler yaratır.

Problem çözme yolları

Talimatları okur, problemleri listeler, düşünceleri düzenlerken grafiksel malzemeler kullanır, akış kartları kullanır, kağıt üzerinde grafiksel çalışmaları görür ve akılda canlandırır.

Değerlendirme ve test etme ihtiyacı

Görsel-yazılı testler, araştırma raporları, yazılı raporlar, grafiksel gösterimlerden yararlanır. Yazılı sınavlarda başarılıdır.

En iyi öğrenme yolları

Not alarak, liste yaparak, öğrenilecek bilgileri okuyarak, bir gösteriyi izleyerek öğrenir. Kitaplardan, video filmlerinden ve basılı materyallerden yararlanır.

Okuma / çalışma özellikleri

Eğlenmek veya dinlenmek için okur, uzun süre çalışamaz, çalışma sırasında sessiz ortam ister, hızlı okur, kelimelerin sesinden ziyade yazılı şeklini hatırlama.

Okuldaki güçlükleri

Ne yapılacağını görmeden hareket etmekte zorlanır. Gürültülü ve hareketli çevrede çalışamaz. Ses akort edemez. Görsel resim ve malzeme olmadan öğretmeni dinleyemez, öğretmenin hoş olmayan görüntüsü ile ilgilenir. Sıkıcı ve düzensiz bir sınıfta çalışmak istemez, Konsantrasyonu bozan florasan ışığı altında çalışmaktan verim alamaz.

Genel değerlendirme

Özel yaşamlarında genellikle düzenli olurlar. Karışıklık ve dağınıklıktan rahatsız olurlar. Dağınık bir masada çalışamazlar. Önce masayı kendilerine göre düzenlerler, daha sonra çalışmaya başlarlar. Kalem, silgi, kalemtıraş gibi araçlar için masada kendilerine göre yer belirlerler ve araç gereçlerini hep bu yerlerde tutarlar. Çantaları, dolapları her zaman düzenlidir. Yazmayı sevmeseler bile defterlerini düzenli ve itinalı kullanırlar. Düz anlatım denilen –okullarda dersi öğretmenin veya öğrencinin anlatması- yönteminden yeterince yararlanamazlar. Tam olarak anlaşılması için dersin görsem malzemelerle mutlaka desteklenmesi gerekir. Harita, poster, şema, grafik gibi görsel araçlardan kolay etkilenirler ve bu araçlardan öğrendiklerini kolay hatırlarlar. Öğrendikleri konuları gözlerinin önüne getirerek hatırlamaya çalışırlar.

  • İŞİTSEL ÖĞRENCİLER (KONUŞAN DİNLEYEN ÖĞRENCİLER)

Doğal olduğu yerler

Doğaçlama (spontan) konuşur, ayaküstü düşünür, karşılaştığı insanların yüzlerini unutur ama adlarını hatırlar, kelimelerle ve dille çalışır, hafif sesli ortamlardan hoşlanır.

Problem çözme yolları

Tartışmalardan hoşlanır, seçenekler hakkında konuşur, bir durumda ne yapılacağını o durumu yaşayanlara sorar, hedefi sözle ifade eder, sözlü tekrarlar yapar.

Değerlendirme ve test etme ihtiyacı

Yazılılardan ziyade sözlülerde başarılı olur, projelerini sözlü olarak sunar, ne öğrendiğinin birileri tarafından sorulmasını ister. Şiir okumaktan, şarkı söylemekten hoşlanır.

En iyi öğrenme yolları

Yüksek sesle anlatım, bir öğretmeni dinleme, küçük ve büyük grup tartışması yapma, çalışma yerinde fon olarak sessiz müzik dinleme ile daha iyi öğrenir.

Okuma / çalışma özellikleri

Diyalog ve oyunları okuma, karşılaştırma için içten ve dıştan seslendirme, okurken ne okuduğu hakkında kendi kendilerine ve başkalarına konuşma ve yeni kelimeleri seslendirmede başarılıdır. 

Okuldaki güçlükleri

Görsel öğrencilerden daha yavaş okur, uzun süre sessiz okuyamaz, okuduğu parçada resimleri umursamaz, okunması ve yazılması gereken zamana bağlı testlerde ayrıntıları görmede, sessizleştirilmiş ortamda yaşamada ve uzun süre sessiz kalmakta sıkıntı yaşar.

Genel değerlendirme

Küçük yaşlarda kendi kendilerine konuşurlar. Ses ve müziğe duyarlıdırlar. Sohbet etmeyi, birileri ile çalışmayı severler. Genellikle ahenkli ve güzel konuşurlar. Yabancı dil öğreniminde (konuşma ve dinleme becerilerinde) başarılıdır.

İlköğretim 1. ve 2. sınıflarında kendi kendilerine konuşmaları nedeni ile öğretmeni dinleyemezler. Bu özellikleri nedeni ile işittiklerini daha iyi anlamalarına rağmen bu şanslarını kaybederler. Göz ile okuma esnasında hiçbir şey anlamayabilirler o nedenle en azından kendi kulağının duyabileceği bir ses ile okumalarına izin verilmelidir. İşittiklerini daha iyi anlarlar. Daha çok konuşarak, tartışarak öğrenirler. Bilgi alırken dinlemeyi okumaya tercih ederler. Olay ve kavramları birinin anlatması ile daha iyi anlarlar. Grup ve ikili çalışmalarda konuşma ve dinleme olanakları olduğu için iyi öğrenirler. Hatırlamak istediklerini birisi kendilerine anlatıyor ya da söylüyormuş gibi işiterek hatırlarlar. Kaydedilmiş daha iyi hatırlarlar.

  • KİNESTETİK ÖĞRENCİLER (HAREKET HALİNDE OLANLAR)

Doğal olduğu yerler

Çeşitli spor ve danslarla uğraşmayı sever, yarışmalardan ve maceradan hoşlanır, zorluklara meydan okur. Koşma, sıçrama, atlama, yuvarlanma ve büyük motor kasları kullanmayı gerektiren eylemlerden hoşlanır.

Problem çözme yolları

Harekete geçer daha sonra da sonuçlara bakarak plan yapar. Problemleri güç kullanarak (fiziksel olarak) çözmeye çalışır. Önemli ölçüde bedensel çaba gerektiren çözümler arar. Problemleri bireysel olarak veya çok küçük gruplarla çalışarak çözmeyi tercih eder. Deneme-yanılma ve keşfetme yoluyla öğrenir.

Değerlendirme ve test etme ihtiyacı

Performansa dayalı ve proje yönelimli değerlendirmelerde başarılı olur. Öğrencinin öğrendiği şeyi sergileme veya gösterme eğilimi vardır. Bir şeyi anlatmaktan ziyade nasıl yapılacağını göstermeyi tercih eder.

En iyi öğrenme yolları

Canlandırma, taklit yaparak, gezerek ve performansa dayalı öğrenmeyle iyi öğrenir. Küçük tartışma grupları ile öğrenir.

Okuma / çalışma özellikleri

Eğlenmekten ziyade anlamak için okur, bir şeyin nasıl yapılacağını öğrenmek için okur. Kitapları, öğrendiği şeyleri, oyunları pratiğe döker. Kısa kitapları okumayı sever. Kısa dönemli çalışmalardan hoşlanır, parça parça çalışmaktan hoşlanır, yere uzanarak çalışmaktan hoşlanır.

Okuldaki güçlükleri

Okunaklı el yazısına sahip değildir. Dışa dönük, rahattır. Uzun süre oturamaz. Kelimeleri doğru okuma ve kullanmada sıkıntı yaşar. Duyulan, görülen ve yapılan şeyleri hatırlamakta zorlanır. Fiziksel bir hareket olmaksızın duygularını açıklayamaz. Uzun süre herhangi bir eylemi devam ettiremez.

Genel değerlendirme

Oldukça hareketli olurlar. Sınıfta yerlerinde duramazlar. Sürekli hareket halindedirler. Tahtayı silmek, pencereyi açmak, tebeşir getirmek, kapıyı örtmek hep onların görevi olsun isterler. Uzun müddet oturmaya zorlanırlarsa derste ne olup bittiğini anlamaz hale gelebilirler. Bu hareketlilik uygun işlere yönlendirilmezse genelde sınıfta problem çıkarırlar. Genellikle istenmeyen öğrenci haline gelirler. Tahta-tebeşir-anlatım ders işleme sisteminden en az yararlanırlar. Bu nedenlerden dolayı da yaramaz, tembel ya da zeki olmadıkları ileri sürülebilir. Dersin anlatılması veya görsel malzemelerle zenginleştirilmesi bu tür öğrencilere beklenildiği ölçülerde katkı sağlamaz. O nedenle sınıflarımızda ideal ders araçları olarak kabul edilen şema, harita, fotoğraf gibi görsel araçlar görsel öğrencilere göre kinestetik öğrenciler için daha az değer taşır. Anlatımdan da yararlanamazlar. Öğrenebilmeleri için mutlaka ellerini kullanabilecekleri, yaparak yaşayarak öğrenme dediğimiz yöntemlerin kullanılması gerekir. Sınıf yerine okul bahçesi ve ya laboratuarda dokunarak, ellerini kullanarak, olayların içinde yaşayarak en iyi öğrenirler.  Çalışırken sık sık ara vermeye gereksinim duyabilirler. Sözcükleri ya da sözel bilgileri öğrenirken onları kuma yazması ya da kilden yapması gibi öğrenirken ellerini kullanabilmesi, ders çalışırken hareket edebilmesi öğrenmesini kolaylaştırabilir. Örneğin küçük çocuklar çarpım tablosunu öğrenirken ip atlayabilirler.


Öğrenme stilleri ile zekâ arasında bir bağlantı tespit edilememiştir. Her insanın bu stillerden yalnız birine sahip olması gerekmez, ikisini hatta üçünü de taşıyabiliriz. Bazı kişilerde iki stil ağırlıklı olarak vardır. Bazı kişiler bu üç özellikten birini diğer ikisine göre taşırlar. Bu kişiler klasik okul sisteminde zorlanırlar. Özellikle ağır dokunsal/kinestetik ve ya ağırlıklı işitsel olan ve diğer stillerin özelliklerini göstermeyen öğrenciler su gruba girmektedirler. Dokunsal/kinestetik ağırlıklı öğrenciler mutlaka dersi ellerini kullanarak yapmak isterler. Oysaki öğrenci sınıfta oturmak, öğretmen de aktif olmak zorundadır. Bu öğrenciler arkadaşlarını rahatsız eder ve sınıfın düzenin bozarlar. İşitsel ağırlıklı öğrencileri gözle okumaları sıkıntıya düşürebilir, çünkü sesin işitilmesi öğrenmelerini kolaylaştırır, hatta bazı durumlarda öğrenmeleri için şarttır. O nedenle ilköğretimde öğrencileri alıştırmaya çalıştığımız gözle okuma işitseler için bir sorun olabilir. Bu konuda işitsel öğrencilere yardımcı olunmalıdır.

Öğrenme stillerinin bilinmesi tembel veya yaramaz olduğunu sandığımız pek çok öğrencinin sadece kendi stilinin bilinmediği ve dikkate alınmadığı için öğrenemediği ve/ya istenmeyen şekilde davrandığı gerçeğinin anlaşılmasını da sağlayacaktır. 

20.01.2021 3122  Ana İlk Orta Lise

ÖĞRENCİLERE GÖRE ‘İYİ ÖĞRETMEN’ İN NİTELİKLERİ

Bir öğretmenin sınıfı tarafından beğenilmesini sağlayan kişilik çizgilerini belirlemek üzere yapılan araştırmaya göre, öğrencilerce en çok vurgulanan 12 nitelik şöyledir:

  1. İş birliğine dayanan demokratik tavır,
  2. Her çocuk için sevecen ve saygılı olma,
  3. Sabır,
  4. Geniş bilgi,
  5. Hareket ve görünüşün hoşa gitmesi,
  6. Doğruluk ve taraf tutmamak,
  7. Esprili olmak,
  8. Tam itidal ve metanet,
  9. Öğrencilerin sorunlarına ilgi duymak,
  10. Esneklik,
  11. Cesaret verme ve takdir etme konusunda iyi niyet,
  12. Özel bir konuyu öğretmede olağanüstü başarı,

Yukarıda saydığımız özelliklere dayanarak ideal öğretmen söyle tanımlanabilir: ‘ İdeal öğretmen hem öğrettiği bilgilerde hem diğer konularda ve dünya hakkında tam bir bilgiye sahip, iyiliksever, sağlıklı, gençlere gerçek ve yakın ilgi duyan insandır.’

Öğrencilere göre, “ iyi öğretmen ” özelliklerinin neler olduğunu görmek için sorulan sorulara verilen cevapların sonuçları şöyledir:

  • Öğretmenin sınıfta her öğrenciye eşit davranması ( bazı öğretmenlerin çeşitli özellikleriyle bazı öğrencileri çok beğendiklerini, bazılarını da hiç sevmediklerini belli etmeleri. )
  • Öğrenci dersini çalışmadığı ve sözlü sınavlarda başarısız olduğu zaman öğretmenin sert eleştiriler yapmaması, hakaret edici sözler söylememesi.
  • Sınıfta öğretmenin çok otoriter davranarak rahatsız edici bir sükunet istememesi; normal hareket ve konuşma serbestliği tanıması.
  • Kendi sorunları ve sıkıntıları olduğu zaman sınıfa karşı haşin davranmaması.
  • Dersleri soyut olmaktan çıkarıp güncel örnekler vermesi, çevre kaynaklarından ve örneklerinden yararlanarak daha cazip hale getirmesi.
  • Derste bir davranışını beğenmediği öğrenciyi sınıf önünde küçültmeden, hesap sormadan, yalnız olarak karşınsına alıp onu tanımaya, davranışının nedenlerini anlamaya çalışması.
  • Sınıfta keyifsiz veya huzursuz olan öğrencileri fark ederek onları psikolojik dünyalarıyla da tanımaya çaba göstermesi.
  • Sınıfta bazı öğretmenlerin disiplin kuruluna gönderebilecekleri olayları öğretmenin kendi olanaklarıyla aydınlatmaya çalışarak, öğrencileri maddi cezalardan koruması ve istenilmeyen davranışlarını düzeltmelerine yardımcı olması.
  • Sınıfta şakacı mizacıyla esprili bir hava oluşturması, ciddi dersin içine ilginç örnekler ekleyerek öğrencilerin dikkatlerinin dağılmasını önlemesi.

Unutulmamalıdır ki; Mükemmel bir öğretmen, iyi bir eğitim sisteminin anahtarıdır.

20.01.2021 3121  Ana İlk Orta Lise

CAN SIKICI BİR ÖĞRETMEN OLMANIN 20 YOLU

 

SIKICI OLMAK İÇİN  

SIKICI OLMAMAK İÇİN

1

Öğrencilere hiçbir şey yaptırmayın

Öğrencilerin bir şeylerle uğraşmalarını sağlayın.

2

Hiçbir şey bilmediklerini varsayın.

Bildiklerini ortaya çıkarıp paylaşmalarını sağlayın.

3

Çok fazla usandırıcı alıştırmalar verin.

Anlamlı alıştırmalar vermeye çalışın.

4

Her şeyi sıkı bir kontrol altına alın.

Ölçülü bir biçimde özgür olmalarına izin verin.

5

Kendiniz tekrar edin; her zaman her şeyi aynı şekilde yapın.

Öğrencilerinizi, alışık olmadıkları değişik yöntemler kullanarak şaşırtın.

6

Tartışmak üzere sıkıcı konular bulun.

İlginç ya da önemli konular seçin.

7

Her zaman doğruyu siz söyleyin.

Öğrencilerinizin de görüşlerini alın.

8

Tek bir kitabın dışına çıkmayın.

Destekleyici kaynak kullanın.

9

Çok fazla konuşun.

Susun ve onların da konuşmalarına izin verin.

10

Onları dinleyin.

Sadece doğru mu, yanlış mı söylediklerini değil, söyledikleri şeyi de dikkate alın.

11

Çok kolay ya da zordan başlayın.

Merak uyandırıp çekici ama çok zor olmayan bir yerden başlayın.

12

Anlayıp anlamadıklarını hiç yoklamayın.

Adım adım sizinle ilerleyip ilerlemediklerini değil, sürekli yoklayın.

13

Her şeyi kendiniz için ve kendinize göre yapın.

Yol gösterin; bırakın size yol göstersinler.

14

Öğretmen kürsüsünü terk etmeyin.

Sınıf içinde dolaşın; hem siz, hem onlar.

15

Monoton bir sesle konuşun.

Canlı bir sesle konuşun.

16

Öğrencilerinizin isteklerini ve gereksinimlerini göz ardı edin.

Bir şeyi yaparken öğrencilerinizin de görüşlerine başvurun.

17

Kullandığınız yöntemi öğrencilerimizin anladığını varsayın.

Neyi, niçin yaptığınızı açıklayın.

18

Her zaman “hayali durumlar” yoluyla öğretmeye çalışın.

Hangi alanın bilgisini vereceksiniz o yolla “gerçek olaylar”, kullanarak bilgilenmelerini sağlayın.

19

Anlatım yönteminden şaşmayın.

Drama ve mimikleri kullanın.

20

Hiç durmadan devam edin.

Ne zaman duracağınızı bilin.

20.01.2021 3120  Ana İlk Orta Lise

ÖĞRENCİLERİN OLUMSUZ DAVRANIŞLARININ ÖNLENMESİ

Eğitimde istenilen verimin elde edilebilmesi için, olumlu bir sınıf ortamının meydana getirilmesi gerekir. Olumlu bir sınıf ortamı meydana getirebilmek için olumsuz, istenmeyen öğrenci davranışların kontrol edilmesi gerekir. 

Öğrencinin gösterdiği olumsuz davranışın nedenini düşününUnutmayınız ki her olumsuz davranışın bir nedeni vardır. Kendinizi çocuğun yerine koyarak onun duygu ve düşüncelerini anlamaya ve paylaşmaya çalışınız.

Öğrenci ilgi çekmek amacıyla olumsuz davranışta bulunmuş olabilir. Yararlı ve olumlu davranışlar ile yeterli ilgiyi toplayamayan öğrenciler olumsuz davranışa başvurabilir. O davranışa tepki gösterildiği zaman öğrenci, fark edildiğini ve önemli birisi olduğunu düşünecektir.

Öğrencinin olumsuz davranışına hemen “dur” demek kolay bir yaklaşım içerisine girmeyiniz, bekleyiniz, davranışını görmezlikten geliniz. Öğrenciye beklemediği bir anda, olumlu davranış gösterirken ilgi gösteriniz. 

Olumsuz davranışta bulunan öğrencilerinizle güç çatışmasına girmeyiniz. Olumsuz davranışının sonuçlarının ortaya çıkmasına izin veriniz. Onlardan başka bir konuda yardım talebinde bulunarak enerjilerini başka yere yönlendiriniz. 

Olumsuz davranan öğrenciyle göz teması kurunuz. Bazı durumlarda öğretmenin, konuşarak yanındaki kişiyi rahatsız eden, gürültü yapan, dersi dinlemeyen bir öğrenci ile göz göze gelmesi, olumsuz davranışı durdurabilir. 

Olumsuz ve kırıcı davranışı olumlu ve yapıcı yönlere yönlendiriniz. İlginizi çekmek için duvarı çizen öğrenciye duvarı temizletiniz.

Olumsuz davranışı yapma demek yerine onun yerine hangi davranışı beklediğinizi açık bir dille ifade edin.

Disiplin sorunu olan olumsuz davranışları bıktırıncaya kadar yaptırınız.

Olumsuz davranışta bulunan öğrenciyi sevdiği ve hoşlandığı çalışmalardan, etkinliklerden mahrum bırakınız.

Ceza güce dayandığı için öğrencide intikam hisleri meydana getirir. Öz denetimi engeller, öğretmen öğrenci ilişkilerini olumsuz etkiler. Bu nedenle cezadan kesinlikle kaçınınız. 

Öğrencileri olumsuz davranışlardan kurtarmak istiyorsanız, olumsuz davranışlara olan duygusal tepkilerinizi değiştiriniz. Olumsuz düşünceler olumsuz duyguları geliştirir. Olumlu hisler yapıcı tepkiler geliştirir.

Olumsuz davranışta bulunan öğrenciyi sözel olarak uyarınız. “Arkadaşınla konuştuğunu görüyorum”, “ödevinle ilgilenmediğini görüyorum” gibi ifadeler öğrencinin uygun davranış yapmasını sağlayabilir. 

Öğrencinin olumsuz bir davranışı hakkında öğrenciden daha detaylı bir bilgi isteyebilirsiniz. Örneğin, “niçin ödevini yapmıyorsun?”, “neden arkadaşınla konuşuyorsun?” gibi sorular öğrenci tarafından ceza olarak algılanmaz. Ortada bir sorun varsa ortaya çıkar ve davranış düzelebilir. 

Olumsuz davranışın durumuna göre bazen öğrenciyi sınıfta yalnız oturmakta ya da sınıftan uzaklaştırma gibi gruptan ayırma tutumuna gidin. Öğrenciye olumlu davranma ya da gruptan ayrılma seçimini verin.

Bazı durumlarda öğretmen, olumsuz davranış gösteren öğrenciye ne yapması gerektiğini söyleyebilirsiniz. Örneğin “Ali, lütfen yazı yazma, beni dinle,” Bu tür yaklaşımla öğrenci kendisinden ne beklendiğini daha kolay anlar. 

Öğrencilerinizin kuvvetli yönlerini ve meziyetlerini öne çıkarın. Olumsuz yönlerini değil olumlu yönlerini vurgulayın. Olumlu eleştiriler öğrencilerinizin sizinle olan ilişkilerini geliştirir, kuvvetlendirir.

Öğrenciye sınıfın bir parçası olduğunu gösteriniz. Onun olumlu yönlerini ortaya çıkararak, bunları yapıcı bir şekilde kullanmasını teşvik ediniz.

Öğrencilere davranışları ile tutarlı, mantıklı ve tümüyle anlaşılır, kılavuzlar vererek öz denetimlerini geliştirin.

Olumsuz öğrenci davranışı karşısında öğrencinin kişiliğini değil davranışı odak noktası alınız. Bu davranışı karşısında sen mesajını kullanmayınız. Sen mesajı öğrencilerinin kişiliklerine yönelik yargılayıcı suçlama ve eleştiri içeren mesajlardır. Sınıfta konuşarak sizin ve öğrencilerin dikkatini dağıtan bir öğrenciye terbiyesizlik ediyorsun gibi bir “sen dili” yerine “ben mesajı” ile duygular açıklanarak çok rahatsız olunduğu belirtilerse öğrenci olumsuz davranışı kontrol etme yoluna gidecektir. Ben mesajı kabul edilemeyen davranışın, öğretmen üzerindeki somut etkisi ve onunla ilgili duyguların ifadesidir. Ben dilinde öğrencilerin olumsuz davranışı değiştirme imkânı yüksektir. Öğrenciyle ilgili olumsuz değerlendirme içermez ve iletişimi zedelemez.

İlkönce davranışı anlatın. Suçlamayın. “Derste konuştuğunuz zaman..”

Kabul edilemeyen davranışın sizde meydana getirdiği somut etkilerini belirtin. “Dikkatim dağılıyor.”

Davranışın sizde meydana getirdiği duyguları belirtin. “Rahatsız oluyorum.”

 Sevgi, saygı ve sabır gösterilmeyen, ihtiyaçları karşılanmayan, hakları korunmayan, dinlenmeyen çocuklar kendilerini kabul edecek, dinleyecek, onaylayacak, ihtiyaçlarını karşılayacak ortam ve gruplar bulurlar.

Ancak, bu ortam ve grupların tehlikeli, kendileri ve toplum düzeni için tehdit oluşturabileceği unutulmamalıdır...

20.01.2021 3119  Ana İlk Orta Lise

Çevrede Olumlu İzlenim Yaratacak Beden Dili Özellikleri

  1. Göz ilişkisi: İnsanların yüzüne bakanlar, bakmayanlardan daha çok hoşa gider(Göz teması) . 
  2. Yüz ifadesi: Canlı olun. Mümkün olduğu kadar sıcak ve dostça tebessüm edin ve gülün. Yüzünüz çevreye olan ilginizi yansıtsın. 
  3. Baş hareketleri: Karşınızdaki konuşurken sık sık başınızı aşağı yukarı hareket ettirerek onu anladığınızı ve dinlediğinizi hissettirin. Başınızı hafif dik tutun. 
  4. Jestler: Çok aşırıya gitmeden jestlerinizi kullanın. Ellerinizi cebinizde tutmaktan ve kollarınızı kavuşturmaktan, ellerinizle ağzınızı örtmekten kaçının. Açık ve anlaşılır jestleri tercih edin. 
  5. Postür (beden Duruşu): Ayakta iseniz dik durun: Oturuyorsanız sandalye ve koltuğunuzu tam olarak doldurun ve arkanıza yaslanın. Birisi ile konuşurken ve birisi doğrudan sizinle konuşurken öne eğilin ve ilginizi gösterin 
  6. Yakınlık: İnsanlara daima onları rahatsız etmeyecek, mümkün olan en yakın mesafede durmaya gayret edin. 
  7. Yöneliş: Daima konuştuğunuz ve sizinle konuşan insana dönük olun. İkiden fazla insanla bir gurup oluşturuyorsanız, sizin için önemli olanların dışındakilere merkezinizi kapatmayın. Mümkün olduğu kadar çok kişiye merkezinizi açık tutun. 
  8. Bedensel temas: İnsanları tedirgin etmeden, mümkün alna her durumda bedensel teması kullanın Özellikle sizlerden gençlere, aynı cinsiyetten olanlara, sizlerden daha alt statüde olanlarla bedensel teması kurmak için her fırsatı değerlendirin. 
  9. Dış görünüş: Grup normlarına, toplumsal rol ve statünüze uygun giyinin. Giyiminize mümkün olduğunca renk katın. 
  10. Konuşmanın sözel özellikleri: Çok fazla ve çok hızlı konuşmaktan kaçının. Bir topluluk içinde dinlediğinize yakın konuşun. Sesinizin yüksekliğini ve tonunu, bulunduğunuz çevreye göre ayarlayın. 

*Baltaş,Z.,Baltaş a. :İletişim Becerinizin Anahtarı Sessiz Diliniz Beden Dili .(Remzi Kitabevi,15.Basım,1997,İstanbul) kitabından alınmıştır.

 KVKK Aydınlatma Metni   Ziyaretçi Açık Rıza Metni   KVKK Politikası